Performans alanında çok fazla zaman geçirmemizin bir sebebi de çevremizin sıklıkla, gereksiz biçimde, riskli olması. | TED | نقضي الكثير من الوقت في منطقة الأداء حيث ان البيئة تكون غالبا عالية المخاطرة بدون سبب وجيه. |
Aslında burada görmediğiniz şey insanlar, bunun da bir sebebi var. | TED | ولكن ما لا تراه في هذه الصورة في الحقيقة هو أي وجود للبشر، وهناك سبب وجيه جدًا لذلك. |
Tüp bebek yaptırdığınızda bunun oldukça geçerli bir nedeni var. | TED | و عندما تلجأ للاخصاب الصناعي فهنالك سبب وجيه لفعل ذلك |
Ama kaynağı senden gelen bir haberi yazmam için iyi bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | ولكنني لا أستطيع أن أفكر في سبب وجيه يجعلني أنشر أي شيء تعطيني إياه |
Bizi buraya kadar getirttiğine göre, iyi bir sebebin olmalı, Harold. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب وجيه لسحبنا إلى هنا، هارولد |
Bir çok eğitimli insan aptaldır, ve bir çok aptal insan sebepsiz yere kavga çıkarır, böylesi güzel bir günde. | Open Subtitles | الكثير من المتعلمين أغبياء و الكثير من الناس الأغبياء يحبون بدء معارك من دون سبب وجيه في يوم لطيف بحقّ |
...emirlerine uymamak için iyi bir nedenim olduğunu bilmesini istiyorum. | Open Subtitles | فأنا أريدهم أن يعرفوا أنّي لديّ سبب وجيه لعدم إطاعتهم |
Bu da, bulduğun sembollerin şifresini çözmen için iyi bir sebep. | Open Subtitles | وهو سبب وجيه لك أيضاً لكي تترجم تلك الركوز التي وجدت |
Ama bir samuray ekstradan bir kaç gün süre isteyip utanç ve alay konusu olma riskini alıyorsa mutlaka iyi bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | إن خاطر الساموراى بجلب العار والسخرية ليتوسل من آجل مهلة يوم أو يومان لابد أن لديه سبب وجيه |
- Testi durdurmak için iyi bir sebebi var. - General Hammond'dan emir aldım. | Open Subtitles | لديه سبب وجيه لوقف لهذه التجارب لدي اوامر من الجنرال هاموند |
Hiçbir sebebi yokken kendini kaldırıma çarptı. | Open Subtitles | لقد تدحرج على جبل من الأسمنت بسرعة عالية وبدون أي سبب وجيه |
Bu takımın üstüste 4 maç kaybetmesinin bir nedeni var. | Open Subtitles | هناك سبب وجيه لخسارة هذا الفريق 4 مباريات على التوالي |
Bu takımın üstüste 4 maç kaybetmesinin bir nedeni var. | Open Subtitles | هناك سبب وجيه لخسارة هذا الفريق 4 مباريات على التوالي |
Bu bizim için çok da iyi bir neden değil. | Open Subtitles | هذا ليس حقا سبب وجيه جدا بالنسبة لنا لنفعل ... |
Öyleyse birlikte olmamamız için iyi bir neden yok. | Open Subtitles | عندها لن يكون هنالك من سبب وجيه لوجودنا معاً |
Zamansız lafa karışman için eminim iyi bir sebebin vardır. | Open Subtitles | أنا واثق أنك لديك سبب وجيه جداً لمقاطعتنا في هذا الوقت غير المناسب |
Beni sebepsiz yere kovmanın yeterli olmadığını söylüyorsunuz. | Open Subtitles | أنك طردتني من العمل بلا سبب وجيه والآن تشكك في مصداقيتي؟ |
Benim çok iyi bir nedenim var. Son kez deprem olduğunda ölmüştüm! | Open Subtitles | لدي سبب وجيه للقلق، المرة الأخيرة التي وقع فيها زلزال توفيت |
Bunun için iyi bir sebep de vardır, çünkü bildik şeyler seni yememiştir, değil mi? | TED | وهناك سبب وجيه لذلك، لأن الأشياء القديمة لا تلتهمك. |
Umarım dün gece için iyi bir nedenin vardır. | Open Subtitles | أَتمنى أن يكون عندك سبب وجيه لعدم مجيئك ليلة أمس |
Anlıyor musunuz? Hayatına birilerinin kastı olduğunu düşünmek için geçerli sebepleri var. | Open Subtitles | لديه سبب وجيه للظنّ بأنّ هنالك تهديد صريح و وشيك على حياته. |
Bunu saklamak için çok iyi bir sebebim var. Çok iyi. | Open Subtitles | . لدي سبب وجيه لإبقاء هذا السر . سبب وجيه جداً |
Son 72 saat içinde iki federal ajan vuruldu ve bundan kimin sorumlu olduğunu Bay McDeere'ın söyleyebileceğine inanmak için birçok sebebimiz var. | Open Subtitles | خلال 72 ساعة الأخيرة، عميلان فيدراليان تعرضا لإطلاق نار، و لدينا سبب وجيه للاعتقاد |
Onu öldürmek için bir sebebiniz olduğu dün gece ortaya çıktı. | Open Subtitles | هل كان لديك سبب وجيه جدا لقتلها كما اكتشفت الليلة الماضية |
Yediğimiz kadar çok et yemek için hiçbir iyi sebep yok. | TED | ليس هناك سبب وجيه لأكل كمية اللحوم الكثيرة التي نأكلها. |