Onu ve ona ait herşeyi, paltosunu ve seyahat çantasını küle dönüştür. | Open Subtitles | قم بتغييره و تغيير كل ما يخصه بما في ذلك معطفه و حقيبة سفره ، إلى حفنة من الرماد |
Rıza'nın seyahat tarihlerini Seyit Ali'ninkilerle karşılaştırıp terörist bağlantısı var mı diye bakacağız. | Open Subtitles | سنقارن تواريخ سفره بسيد على ونرى ان امكننا ان نجد صلة بالارهابيين |
Rıza'nın seyahat tarihlerini Seyit Ali'ninkilerle karşılaştırıp terörist bağlantısı var mı diye bakacağız. | Open Subtitles | سنقارن تواريخ سفره بسيد على ونرى ان امكننا ان نجد صلة بالارهابيين |
Kırmızı pasaportla seyahat ediyormuş. | Open Subtitles | بإستعمال جواز سفره الخاص لقد كان يسافر كمدني |
pasaportu buraya dönmenin haricinde hükümsüz kılınmış. | Open Subtitles | و جواز سفره تم إلغاءه ما عدا إذن بالعودة إلى الولايات المتحدة |
Kredi kartını ve pasaportunu kopyalamış ve sık sık seyahat eden bir satıcı. | Open Subtitles | قام باستخنساخ بطاقته الإئتمانية وجواز سفره إنه بائغ يسافر كثيرا |
Yeteneklerini yalnızca şiddeti önlemek için kullanan bir askeri deha savaş halindeki krallıklar arasında seyahat eden efsanevi bir gezgin ve ustaca stratejilerle kralları savaştan vazgeçirmeye çalışan biriydi. | Open Subtitles | كان يستخدم موهبته فقط كي يمنع العنف لقد كان إسطوريًا في سفره بين الممالك المتحاربة |
Onun, bu kadar çok seyahat etmiş olması kızı için zor olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه كان من الصعب عليها سفره كثيراً |
Üstelik o gece Los Angeles'ta olduğuna dair seyahat kayıtlarını sen verdin. | Open Subtitles | وانت أعطيتنا سجل سفره كان في لوس انجلوس في تلك الليلة |
seyahat geçmişini iki kurbanla karşılaştırdık. | Open Subtitles | لذلك نحن عبر التاريخ المشار سفره مع الضحيتين. |
Beagle ile seyahat yıllarından ve söylentilerden kaşiflerden ve doğabilimcilerden duyduklarından, ten renginin insanların farklılaştığı en önemli yönlerden birisi olduğunu biliyordu. | TED | خلال سنوات سفره على متن البيغل، وعبر استماعه للمسببات أو المستكشفين وعلماء الطبيعة، عرف أن لون البشرة هو أحد الأشياء المهمة التي يختلف فيها الناس. |
Meksika'ya bir seyahat için paraya ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | لقد إحتاج المال لـ سفره إلى المكسيك. |
Ama o yine de seyahat planındaki değişiklikten sana bahsetmedi. | Open Subtitles | وحتى الآن لم يخبرك عن تغييره خطط سفره |
seyahat kayıtlarını kontrol ederiz, eğer bu yerlerin herhangi... birinde olduğunu ispatlarsak, adamımızı yakaladık demektir. | Open Subtitles | حسنٌ، سأتفقد سجل سفره لو عثرنا عليه بأيٍّ من هذهالمواقع،فسننالمنه . |
Peki neden damadınızın pasaportuyla seyahat ettiğine dair fikriniz var mı? | Open Subtitles | اي فكرة عن السبب سفره بجواز سفر ابنك |
Kim, üçüncü kutu. seyahat yöntemini teşhis etmek istiyorum. | Open Subtitles | (كيم)، الصندوق الثالث، اريدكِ ان تعرفِي طريقة سفره. |
seyahat ayarlamalarını karıştırıyor. | Open Subtitles | تبحث في ترتيبات سفره |
seyahat planlarıyla ilgili bir şey öğrenirseniz, bizi ararsanız çok memnun olurum. | Open Subtitles | إن سمعت أيّ شيء عن خطط سفره أقدّر لك أن اتصلت بيّ، و يا (داني) |
Kongresel seyahat raporlarında var. | Open Subtitles | هذا في تقرير سفره للكونغرس. |
Evet ve Şef Ubba şu anda kuzeye doğru seyahat etmesine rağmen senin nerede olduğunu öğrenmeleri için Mercia'ya adam yollamış. | Open Subtitles | كلا والزعيم (آبا)، على الرغم من سفره للشمال الآن |
-Bulmuştuk ne demek? -Bulmuştuk ve bıraktık. -Ama pasaportu bizde. | Open Subtitles | كان لدينا وأطلقنا صراحه لكنني إحتفظت بجواز سفره |