ويكيبيديا

    "سمعت أنه" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • diye duydum
        
    • Duyduğuma göre
        
    • olduğunu duymuştum
        
    • Duydum ki
        
    • diye duymuştum
        
    • ettiğini duydum
        
    • Duyduğum kadarıyla
        
    • duyduk
        
    • diyorlar
        
    • yaptığını duydum
        
    • verdiğini duydum
        
    • olduğunu duydum
        
    Bir lütuf bu. Lütuf demişken, yeni bir bebek yoldaymış diye duydum. Open Subtitles هذه مباركة, و بمناسبة التحدث عن المباركات سمعت أنه سيكون هناك طفلاً
    Teksas'ta bir adamın karnını ta çüküne kadar yarmış diye duydum. Open Subtitles سمعت أنه قطع بطن الرجل في تكساس حتى قضيبه
    Duyduğuma göre Hançer Ağız adamı yemeden önce bağırsaklarını deşiyormuş. Open Subtitles سمعت أنه حينما تأكلك تلك السمكة فإنها تلتهم أحشائك أولا
    Çünkü Duyduğuma göre... başkaları için bir şey yapmayan bencil bir dallamadan gelmiş. Open Subtitles لأنني سمعت أنه من شحص محب لنفسه لعين, الذي لا يفعل شيئ لأحد.
    Onu bir kez olsun görmek isterdim. Buralarda bir yerlerde olduğunu duymuştum. Open Subtitles أود أن أراه فقط لمرة واحدة، سمعت أنه يوجد هنا بمكان ما
    Evet, ama Duydum ki harika bir elbise koleksiyonu varmış. Open Subtitles لكن، إلا أني قد سمعت أنه حظي بمجموعة ملابس مذهلة
    Bende bölge papazı onaylamadığı için inşa edemediler diye duymuştum. Open Subtitles سمعت أنه إحتاج لموافقة الأبرشية، لذلك لم يستطع بنائها
    Çok güzel bir gösteri olacakmış diye duydum. Open Subtitles لقد سمعت أنه سيكون عرضا جديرا بالمشاهدة من قال لك ذلك؟
    Dünyevi konularda pek bir cambazmış diye duydum. Open Subtitles لقد سمعت أنه بارع كالبهلوان فى مجال الجنس
    Merhaba. Çok özel bir şey arıyorum. Sizde varmış diye duydum. Open Subtitles مرحباً , أنا أبحث عن شيئاً خاصاً سمعت أنه عندكِ
    Yolcu listesi sendeymiş diye duydum ve ona ihtiyacım var. Open Subtitles لقد سمعت أنه معك بيان أسماء ركاب الطائرة،
    Mola yerlerinde takılıyormuş diye duydum ayrıca. Open Subtitles بالأضافة أنني سمعت أنه يخرج في مواقف الراحة
    Duyduğuma göre, kafana kurşun sıktığın zaman tüm kafatasın patlıyormuş. Open Subtitles سمعت أنه عندم تطلق على رأسك فأن كامل جمجمتك تنفجر.
    Ama önce, Duyduğuma göre aramızda eski bir New Dawn üyesi varmış. Open Subtitles لكن أولا، سمعت أنه لدينا عضو جديد لفرقة الفجر الجديد في المنزل.
    Hey, hey, hey, hey, hey. Duyduğuma göre bizim yaşlı maymun zamanında çok canlar yakmış. Open Subtitles سمعت أنه في شبابه كان القرد العجوز محبوباً
    Duyduğuma göre birini öldürmüş. O yüzden çıkmıyormuş. Open Subtitles لا سمعت أنه قتل أحدا لذا لا يخرج من المنزل
    Herkesin dünyada beş tane ikizi olduğunu duymuştum. Open Subtitles لقد سمعت أنه يقال أن كل شخص لديه خمس يشبهونه
    Daha önceden küçük bir olay olduğunu duymuştum Miller çiftliğinden çıkan portakal renkli, kirli bir yarış arabasıyla ilgili. Open Subtitles سمعت أنه حدث حادث صغير في وقت مبكر اليوم على خردة من الحديد البرتقالي اللون،في مزرعةِ ميلير؟
    Bu arada bir saniyeliğine ara vermek istiyorum, çünkü Duydum ki TED'de konuşma yapmak için bir ön koşul varmış -- eski günlerden kabarık saçlı bir resminiz olması gerekiyormuş. TED في الواقع سأتوقف للحظة لأنني سمعت أنه لتحدث في تيد يجب أن تكون لديك صورة شخصية من الأيام الخوالي بشعر كبير
    İnsanları önerilere çok açık hale getiriyor diye duymuştum. Open Subtitles لقد سمعت أنه يجعل الناس عرضة للغاية إلى الاقتراح.
    - Dün birilerinin seni tehdit ettiğini duydum. Open Subtitles سمعت أنه هناك شخص ما كان منتظر وصولك بكل شغف
    Duyduğum kadarıyla, tamir ettiğinden daha fazla yuvayı yıkmış. Open Subtitles لقد سمعت أنه خرب منازل كثيره أكثر مما أصلح
    Hadi ama, içeri girdiğinde benim kalçalarım hakkında konuştuğunu duyduk. Open Subtitles بربك،لقد سمعت أنه كان يتحدث عن أفخاذي أنا عندما دخل
    Ormanda bir kaza daha olmuş diyorlar, doğru mu? Open Subtitles سمعت أنه هناك حادث اخر في الغابة ، هل هذا صحيح؟
    Veli görüşme gününde bomba ihbarı yaptığını duydum. Open Subtitles سمعت أنه أطلق عليك قنبلة الرعب. في إجتماع مجلس الآباء
    Generalimizin adını bir tavuğa verdiğini duydum. Open Subtitles سمعت أنه سمّى دجاجة لعينة بأسم قائدنا
    Toprak için rekabetin gerilime yol açan sebeplerden biri olduğunu duydum, öyleki 90'larda soykırıma sebep oldu. TED سمعت أنه قيل أن الصراع على الأرض واحد من الأشياء التي أدت إلى التوترات وتسببت في الإبادة الجماعية في التسعينيات.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد