Yüz tanımanın Bay Siegel'ın görüntüsünü bulması birkaç saniye sürer. | Open Subtitles | سوف يستغرق لحظات لتمييز وجه السيّد (سيغل) من كلّ اللقطات. |
Şu anki teori Ajan Siegel'ın yanlış giden gelişigüzel bir soygunun kurbanı olduğu. | Open Subtitles | الفرضية القائمة تقول أن العميل (سيغل) كان ضحية محاولة سرقة إنتهت بشكل سيء |
David Siegel ölüm nedeni, göğsüne aldığı bir kurşun yarasıydı. | Open Subtitles | (دايفد سيغل) سبب الوفاة كان من طلقة نارية على الصدر |
O Siegel çocuğunun babası hariç de kimse sana bakmıyor onun bakmasının sebebi de sana çakmak istemesi. | Open Subtitles | ولا أحد ينظر إليك، ما عدا الأب (سيغل)، الذي غرضه الوحيد هو مضاجعتك |
Hayır, kurban Sam Siegel herkesin kazandığı The Sapphire'in ortağı. | Open Subtitles | كلاّ. ضحيّتنا هو (سام سيغل). المالك الشريك لـ(ساثفير). |
İyi de, Siegel gibi bir adamın, gecenin o saatinde New York'ta terkedilmiş bir depoda ne işi varmış ki? | Open Subtitles | ما الذي يفعله رجل مثل (سيغل) برصيف تحميل بضائع مهجور بـ(نيويورك) في هذا الوقت من الليل؟ |
Evet, anlaşılan Siegel buraya gelmeden önce bir yerlere uğramış. | Open Subtitles | أجل، ويبدو أنّ (سيغل) قد توقف قبل أن يصل إلى هنا. |
Sam Siegel, 46 yaşında. | Open Subtitles | (سام سيغل)، في الـ46 من عمره، بدأ حياته في مجال التطوير العقاري، |
Hey, Siegel'ın GPS'indeki şu adres vardı ya? | Open Subtitles | مرحباً، ذلك العنوان على جهاز تحديد مواقع (سيغل)؟ |
Bay Siegel'ın ölümü birinci sayfalara çıkmış. | Open Subtitles | وفاة السيّد (سيغل) في صفحات الأخبار الأولى. |
Sam Siegel'ın ofisiyle görüştüm. | Open Subtitles | لقد أغلقتُ الهاتف للتو مع مكتب (سام سيغل). |
Siz de Atlantic City'ye, Siegel'ın kumarhanesine gidin. | Open Subtitles | أنتم يا فتيان توجّهوا لـ(أتلانتيك سيتي) إلى كازينو (سيغل). |
Siegel neden Queens'teki o binayı devralmak için bu kadar yanıp tutuşuyormuş, onu da araştır. | Open Subtitles | وأعرفي سبب كون (سيغل) يائساً للغاية ليُسيطر على تلك المُلكية في (كوينز). |
Bay Siegel. Saat 2:00'de asansörden çıkarken. | Open Subtitles | هذا هو السيّد (سيغل)، يُغادر المصعد في الثانية مساءً. |
Evet. Bay Siegel'ın bir saatlik seansı dün sabah 9:00'daydı. | Open Subtitles | أجل، كان لدى السيّد (سيغل) البارحة جلسة لمدّة ساعة في الـ 9: |
Evet, Siegel'ın fotoğrafını onur duvarına astık. | Open Subtitles | (نعم، لقد أظفنا صورة (سيغل على الحائط الشرفي |
NYPD gerçek olup olmadığını bilmiyor, veya Siegel'ın olup olmadığını. | Open Subtitles | شرطة نيويورك لا تعلم إن كانت حقيقية أو مزورة (أو ربما تكون شارة العميل (سيغل |
NYPD Peter'a birinin Brooklyn'de Siegel'ın rozetini kullanıyor olabileceğini söylemiş. | Open Subtitles | (شرطة نيويورك أعلمت (بيتر بأن شخصا يستعمل شارة (سيغل) في (بروكلين) |
Siegel ofisime gelip eski davalarımla ilgili hikâyeler dinlemek isterdi. | Open Subtitles | سيغل) كان يأتي) الى مكتبي و أراد أن يسمع عن قضاييا القديمة |
-İyi günler Bayan Segal. | Open Subtitles | (مساء الخير آنسة (سيغل |
Size çıkma teklif ederdim, ama şimdi de Larry Segel'le kavga etmek zorunda kalırdım. - Teşekkür ederim. | Open Subtitles | كنتُ لأتزوجَكِ بنفسي، ولكن حينها سيتوجبُ عليّ محاربة (لاري سيغل) |
Bakalım Scott, yakında Yahudi olacakl gelecekteki Bayan Siegal'a aynısı yapınca ne hissedecek? | Open Subtitles | لذا فلنرى إذا كان سيستلطف سيل لعابي على مؤخرة السيدة (سيغل) المستقبلية |