Kardeşim ve ben bisikletlerimize binip mahallede onun arabasını arardık. | Open Subtitles | خرجتُ وأخي بنزهة في الحي على الدراجات بحثاً عن سيّارته |
Bunu son arabasını alırken indirim bile istemeyen birine soruyorsun. | Open Subtitles | إنّكِ تسألين شخص دفع ثمن سيّارته الأخيرة بالكامل دون خصم |
Hayır, arabası sahte evlerin önünde duruyordu, ben de aldım. | Open Subtitles | كلاّ، كانت سيّارته مُتوقفة خارج منازل فاخرة، لذا فإنّي أخذتها. |
Gittiyse, arabası ve birikimi de dahil sahip olduğu hiçbir şeyi almadan gitti demektir. | Open Subtitles | إن كان قد غادرها فهو لم يأخذ أغراضه الخاصة معه و هذا يشمل حساب التوفير و سيّارته |
Bu sokakta arabasının üzerinde anahtar bırakan var mı? | Open Subtitles | أيوجد أي شخص على هذا الشّارع يضع مفاتيحه في سيّارته ؟ |
Kendi arabasına bakar biraz insan. | Open Subtitles | يمكن أن يكون لديه القليل من الكبرياء في سيّارته. |
arabasında yaşayan biri daima ekstra boşluk bulur. | Open Subtitles | هناكَ دائماً طريقة لإيجاد متّسع. خذها من شخص يعيش في سيّارته. |
O da korktu. sana arabasını verdi. Ama yetmezdi değil mi? | Open Subtitles | لذا ذعر وأعطاك سيّارته ولكن ذلك لم يكن كافياً، أليس كذلك؟ |
- arabasını spor salonunda gördüm. - Siz ayrıldınız mı? | Open Subtitles | ـ رأيت سيّارته عند قاعة الألعاب ـ هل الشباب علقوا على الموضوع؟ |
arabasını buraya çok yakın bir noktada bulduk. | Open Subtitles | وجدنا سيّارته على بعد أقلّ من ميل من هنا |
Sadece arabasını bulduk. O görkemli malikânesinden bir kaç kilometre ötede, terk edilmiş hâlde. | Open Subtitles | فقط سيّارته ، وجدناها موقوفة على بعد أميال قليلة من قصره الفخم |
Yani muhtemelen arabası rölantide bekledi. Kurbanını yere serdi. Bagajı açtı. | Open Subtitles | إذن فقد إنتظر، على الأرجح ترك سيّارته تعمل، أطاح بضحيّته، فتح صندوق سيارته، ووضعها بداخله، |
- arabası güya bıraktığı yerde duruyordu. - Güya mı? | Open Subtitles | وقفت سيّارته في المكان الذي يفترض أنّه أبقاها فيه |
arabası bir yasak bölgenin yanında bulundu ama kimse nedenini bilmiyor. | Open Subtitles | وجدوا سيّارته في منطقة محظورة، لكن لا أحد يعرف سبب تواجدها هناك |
Hazırladığı çantaları ön kapıya koymuştu ve onları aldı, arabasının bagajına koydu ve gitti. | Open Subtitles | وقد حزم حقائبه ووضعها جانب الباب الأمامي، ثم إلتقطها ووضعها بصندوق سيّارته وقاد بعيداً. |
O çocuk buraya geldiğinde neredeyse ölüyordu arabasının yarısını üzerinden çıkardım ve yaşayacak. | Open Subtitles | هنا إلى أدخل حين ميّت شبه الفتى ذلك كان عاش وقد منه, سيّارته نصف وإستخرجت |
O çocuk buraya geldiğinde neredeyse ölüyordu arabasının yarısını üzerinden çıkardım ve yaşayacak. | Open Subtitles | كان ذلك الفتى شبه ميّت حين أدخل إلى هنا وإستخرجت نصف سيّارته منه, وقد عاش |
arabasına bakacak olursak, zengin ve ünlü ve kendisini beğenen biri. | Open Subtitles | شخص ثريّ ومشهور ومعتاد بنفسه، بالحكم من سيّارته. |
08.15'e kadar kaldırımda beklemiş ve sonra arabasına binmiş. | Open Subtitles | بقيَ مُنتظراً على الرصيف حتى الـ08: 15، ثمّ عاد إلى سيّارته. |
Görevliler arabasında bir kredi kartı ekstresi buldu. | Open Subtitles | عثرت الشرطة على وصل بطاقة إئتمانيّة في سيّارته. |
Büyük bir araba, kocaman farlarını gözüme doğrultmuştu. | Open Subtitles | كان هنالك أحمق يشعل إنارة سيّارته العالية، يبهر بصري بإنارته |
Sarhoş arkadaşını arabaya götüren biri gibi görünürüm. | Open Subtitles | سأبدو كصديقٍ يقود صاحبه الثمل إلى سيّارته |
Wilson, Arabanın kaputunda tutuklanıyor olsaydı teşhis koymaya devam eder miydim? | Open Subtitles | لو كان ويلسون الآن يقيّد بالأصفاد أمام سيّارته أكنتُ سأستمرّ معكم في التشخيص التفريقي؟ |
Acil bir durum var. Birisi park izni olmadan park etmiş. | Open Subtitles | إنّها حالة طارئة، فأحدهم ركن سيّارته دون لافتة توقّف |
Ve bir gece arabasıyla ağaca çarptı. | Open Subtitles | وفي ليلةٍ ليلاء قاد سيّارته واصطدم بشجرة |
Hırsızlar sürücüyü bu yoğun kavşağın ortasında arabasından atınca, bu araba hırsızlıkları, bir başka sürücüyü daha ölümle burun buruna getirmiş oldu. | Open Subtitles | جريمة أخرى من سلسلة سرقة سيّارات، تُخلّف رجلاً بحالة حرجة حيث ألقاه اللّصوص من سيّارته. وسط نقطة التقاطع هذه. |