Bu herkes ne içmek istiyorsa verin.Şampanya ya da başka birşey | Open Subtitles | أعطهم أي شيء يريدون شربه أي شيء يريدون ولا يهم سعره |
Hayır! Dün içtiği şey zehirdi! Sana verdiğim şey zehrin ilacıydı. | Open Subtitles | لا، السمّ هو الذي شربه البارحة وما كان معكِ هو العلاج له |
İçinizden biri onu içti. Hepinizden sıkıldım. | Open Subtitles | حسنا ، واحد منكم يا ابناء العاهرات شربه لقد تعبت منكم |
dedi. Gerçekten de sıcak bir günde tropikte içebileceğin en iyi besinli ve taze içecek, tabii ki içerim dedim. | TED | وهو أكثر مشروب منعش ومغذٍ يمكنك شربه في يوم حار في المناطق الإستوائية، لذا أنا قلت بالتأكيد. |
Söylediğiniz gibi içmeye devam etmelisiniz, hatırladınız mı? | Open Subtitles | يجب أن تستمر في شربه كما قلتِ ، أتذكـّر ؟ |
Mükemmel aile gibi görünüyorlar ama karısı evlendikten sonra içki sorununu öğrenmiş olmalı. | Open Subtitles | يبدون كالعائلة المثالية لكن لا بد انها تعرف عن مشاكل شربه عندما تزوجا |
Sadece şarap çünkü İsa da içmiş. | Open Subtitles | لا بأس بالنبيذ لأن المسيح شربه |
Ve içki içmeyi hak eden birileri varsa; onlar koşulların kurbanlarıdır. | Open Subtitles | و إذا كان لدى أى احد الحق فى شربه للخمور, فإنها ضحية للواقعة. |
Şoför bir dünya içtikten sonra arabasına biner ve mutlu bir çifti öldürür. | Open Subtitles | سائق سيارة يصطدم بسيارة بعد شربه كمية كبيرة و يقتل زوجين سعيدين ؟ |
Kum içmek gibi bir şey. | Open Subtitles | لن أعتاد على شربه. الأمر يشبه شرب الرمال. |
Özellikle de bunu yapmak için içmek zorunda olduğum şeyi içtikten sonra Eğer machiguenga benim o kadar zayıf olduğumu düşünüyorsa Tamamen yanılıyor | Open Subtitles | خاصة بعد ان شربت ما كان على شربه لأجعل هذا يحدث |
Eğer bunu gönüllü olarak yemediyse, istiridye içkisine saklamak çok kolay olurdu, ki bu da geçen gece yediği ya da içtiği tek şeydi. | Open Subtitles | إذاً إن لم يتناوله طوعاً، لكان من السهل إخفاؤه في رشقة المحار، والذي كان الشيء الوحيد الذي تناوله أو شربه ليلة أمس |
Yani biri kurbanın içtiği süte toksin karıştırmış. | Open Subtitles | -إذن شخص ما سمّمَ الحليب الذي شربه الضحيّة |
O kadar çok içti ki, kimsenin bir şey karıştırması gerekemezdi. | Open Subtitles | لايحتاج أحد لوضع شئ بشرابه بحسب طريقة شربه للخمر |
Tavrani Tavra yaptı, Hindemith içti, ve Bianca onu aldığı yerde öldürüldü. | Open Subtitles | وهندميت شربه وبيانكا قُتلت بمكان سرقة العقار |
Yiyicek veya içecek bişeyler görürsen haber ver. | Open Subtitles | ابحث عن أي شيء نستطيع تناوله أو شربه |
Güç içecek gibidir, içmeye alışman gerek. | Open Subtitles | السلطة هو عصير، تعتاد على شربه. |
Söylediğiniz gibi içmeye devam etmelisiniz, hatırladınız mı? | Open Subtitles | يجب أن تستمر في شربه كما قلتِ ، أتذكـّر ؟ |
Sonra ne olduğunu anlayamadan, inanılmaz bir şekilde, gurulardan biri bir kaba işeyip onu içmeye başladı. | Open Subtitles | و الشئ التالي الذي أتذكره كان على ما أعتقد... احد المرشدون الروحيون بدأ في التبول في كوبِ و بدأ في شربه |
Alkol zehirlenmesi. - Üzgünüm. - Yanlışlıkla içmiş. | Open Subtitles | تسمّم بالكحول - أنا آسفة - لقد شربه بالخطأ - |
Yanılmıyorsam sen sek içmeyi severdin değil mi? | Open Subtitles | على ما أذكر أنّك كنتَ تحب شربه كما هو، صحيح؟ |
Ne kadar içmen gerektiğine göre değişebilir. | Open Subtitles | هذا يعتمد على مقدار ماتريد شربه |
Ama, onun da dediği gibi, çocukları eğitmeyecekler çünkü o zaman bu, bu içeceği içmekten vazgeçmeleri demektir ve bu da onlar için felaket demek. | Open Subtitles | لكن, مثل ما قال, انهم لا يريدون تعليم هؤلاء الاطفال لان هذا يعني انهم سيقفون عن شربه وهذا شيء مأساوي لهم |
Lokantaya gelmesi, arabaya binmesi kahveyi içmesi. | Open Subtitles | حظورهـ إلى المطعم و ركوبه في السيارة و شربه للفهوه |
Onun da viski içmesine karşı değilim. | Open Subtitles | أشرب, لا أعترض على شربه الويسكي |