Onları vurduğumda ölmüyorlarsa, elimden bir şey gelmez. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أفعل أي شيء انه لا يموت عندما اطلق النار. |
Sizce bize yardımcı olabileceği bir şey var mı, Bayan Harper? | Open Subtitles | هل تعتقد أن هناك أي شيء انه يمكن أن تساعدنا مع الآنسة هاربر؟ |
Her şey var, hem de her şey, hatta Tokyo'daki Parco'dan bile daha iyi! | Open Subtitles | انه به كل شيء به كل شيء انه أفضل من باركو بطوكيو |
Hiçbir şey. | Open Subtitles | لا شيء, انه فقط ان كنت تستطيع ان تكون كذلك |
Ama her şey göz önüne alınırsa senin gibi birinden benim gibi birini bağışlamasını istemek abartılı bir istek olur. | Open Subtitles | لكن بالنظر لكل شيء انه أمر صعب جداً عليك ان تغفر لشخص مثلي |
Evet, sanırım bu onun kontrol edebileceği bir şey değil. | Open Subtitles | نعم، أنا لا أحرزنا لا أعتقد أن وتضمينه في شيء انه يمكن السيطرة عليها. |
Arada sırada çok korkunç, çok vahşi bir şey görünür. | Open Subtitles | الآن، كل فترة من الزمن يظهر شيء انه شيء فظيع، شيء شرس، لا يمكن ترويضه لهذا الرجل، الجنون |
Yani ona bir şey almak zorunda değil, ama aynı babama benziyor. | Open Subtitles | . انا اقصد فقط , انه لايبدو بانه سيفعل له اي شيء انه مثل ابي لا يهتم بأي شيء |
Russo hiçbir şey yapmaz. | Open Subtitles | روسو لن يقوم بعل اي شيء انه جزء من الماكنة |
Trent'in geçmişte yapmış olabileceği... bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هناك أي شيء في ماضي ترينت؟ شيء انه قد فعله؟ |
Olabileceği her şey, geleceği, planları, hepsi gitti. | Open Subtitles | كل ما قدمه من المحتمل، كل شيء انه يمكن لقد تم، ذهب. |
Kes sesini. Bir şey söyleme. O bir federal ajan. | Open Subtitles | أغلق فمك لا تقل أي شيء انه عميل فيدرالي |
Ne kadar az anlarsa, o kadar iyi oynar.Hiçbir şey anlamazsa, muazzam olur. | Open Subtitles | كما فهمت، عندما لايفهم شيء انه امر رائع |
Hayır, bir şey duyamaz. Sağır kendisi. | Open Subtitles | كلا,لا يمكنه سماع اي شيء انه اصم |
Ona çok şey borçluyum, harika bir patron. | Open Subtitles | أدين له بكل شيء انه رئيس ممتاز |
Patrick'le başlayın kardeşi ona kazık attık, konuşarak kaybedeceği bir şey yok. | Open Subtitles | ابدأ مع باتريك، أخته ضعف عبروا-him-- لا شيء انه وصلت الى تفقد عن طريق التحدث. |
Benim bakış açım, Tanrı'ların ona odaklanacağı ve içinde bir anlam bulabileceği bir şey sunmalarıyla aslında onu kutsadıklarıydı. | Open Subtitles | حسنا، وكانت وجهة نظري أن انها تريد باركه الواقع مع شيء من التركيز على، كما تعلمون، شيء انه يمكن ان يحتمل أن يجد معنى في. |
Abin, Carissimi'de yaptığı her şey hakkında beni bilgilendirdi. | Open Subtitles | اخاك اشركني بكل شيء انه يعمل في قراسيمي |
Sonunda elimizde istediği bir şey var. | Open Subtitles | لدينا شيء انه يريد في نهاية المطاف. |
Bu bir 'şey'. Bu tuzel bir 'şey'. | TED | انه شيء. انه شيء شرعي. |