benim için oldukça zorlayıcıydı. Dikkatimi cezbeden tek şey, Dünya denen gezegendi. | TED | شيء واحد فقط تمكن من جذب انتباهي. وهو أن كوكبنا يدعى كوكب الأرض |
Bildiğiniz isimleri bilmediklerinizden ayıran tek şey ise cinsiyet. | TED | يُوجد شيء واحد فقط يُميز بين الأسماء التي تعرفونها والأسماء التي لا تعرفونها: النوع الاجتماعي. |
Resim sınıfında nasıl çizileceğini bildiğim tek şey var: | Open Subtitles | ان عَرفتُ ان أَحضر شيء واحد فقط من صف الفَنّونِ. |
Anne, söylemem gereken bir şey daha var. | Open Subtitles | والدتي.. هناك شيء واحد فقط يجب علي ان اخبرك به |
Madem öyle, bilmem gereken bir şey söyle. Sadece bir şey. | Open Subtitles | اخبرني بشيء واحد فقط يجب ان اعلمه عنك، شيء واحد فقط |
Şans Sadece bir şeyi garanti ediyor.. Değişiyor olması. | Open Subtitles | الحظّ يضمن لك شيء واحد فقط بأنّه يمكن أن يتغيّر في أي وقت |
Bunun yerine, geriye dönüp baktığında farklı şekilde yapmış olmayı dilediği sadece tek bir şey olduğunu ifade etmiştir. | Open Subtitles | بدلا من ذلك نظر للوراء ، كان هناك شيء واحد فقط قبل كل شيء تمنّى بأنّه يفعله بشكل مختلف |
Aklında tek şey olan bir herif. | Open Subtitles | نوعية من الشبان الذي يريدون شيء واحد فقط |
Sadece bir tek şey kaldı. | Open Subtitles | لقد انتهيت من وضع أساسيات القصة لكن تبقى شيء واحد فقط |
Öyleyse yapacak bir tek şey kalıyor. | Open Subtitles | سأخذ هذا في الإعتبار هناك شيء واحد فقط بقى لكى يعمل |
Burada yapabileceğiniz tek şey var Bay Navorski. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكنك أن تفعله هنا، سيد نافورسكى |
Burada yapabileceğiniz tek şey var Bay Navorski. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكنك أن تفعله هنا، سيد نافورسكى |
Güzel bir kadının gözlerine bakarken her şeyin yoluna gireceğini söylemesinden daha iyi olan tek şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط أفضل من النظر إلى أعين مرأة جميلة و تجعلها تقول إن كل شيء سيكون بخير |
Bu durumda, yapabileceğimiz bir tek şey var. | Open Subtitles | في هذه الحالة, هناك شيء واحد فقط نستطيع فعله. |
Eğer hâlâ dinliyorsan söylemem gereken son bir şey daha var. | Open Subtitles | إذا كنتِ تستمعين، فأريد قول شيء واحد فقط. |
Tamam, bekle, bir şey daha var. Bu gece yakaladığımız kız hala vücudundaki ilacın etkisinde. | Open Subtitles | حسناً ، انتظري ، هناك شيء واحد فقط الفتاة التي قتلناها الليلة |
Gitmeden önce yapmam gereken bir şey daha var. | Open Subtitles | نعم,لكن قبل ان أذهب هناك شيء واحد فقط احتاج لفعله |
Sadece bir şey istedi: 2 sağlıklı sperm balinasından oluşan bir hediye? | TED | سوى شيء واحد فقط هدية عبارة عن حوتان عنبر صحيان |
Size Sadece bir şey diyeceğim: hemen saklanın. | Open Subtitles | أريد ان أقول لك شيء واحد فقط اختبئي فورا |
Sadece bir şeyi bilmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف شيء واحد فقط |
Dünyada istediğim sadece tek bir şey var ve onlar bana bunu verecekler. | Open Subtitles | يوجد شيء واحد فقط في هذا العالم أريده و همْ سوف يعطوني إياه |
Bu tip bir kızla yapabileceğin yalnızca bir şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكنك القيام به مع فتاة من هذا القبيل. |
Zarn'ın şeytani planını uygulaması için Sadece tek bir şeyi eksik. | Open Subtitles | الزارن يفتقر الى شيء واحد فقط لتنفيذ خطته الشريره |