Bagaja bakıp çalabilecekleri bir şey var mı diye kontrol edecekler. | Open Subtitles | سيفتشون في السيارة فقط ليروا إن كان هناك شيء يمكنهم سرقته |
Öyleyse bir şey yapalım. Bizi asabilecekleri bir şey. | Open Subtitles | لذا دعونا نفعل شيء شيء يمكنهم شنقنا من أجله |
Bende bir virüs var ve doktorlar ne olduğunu bilmiyorlar ve bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أصبت بفيرس ما، والأطباء لا يعرفون كنهه وليس هناك شيء يمكنهم فعله |
Korkuyorlar. Canavara yem oldular. Beklemekten başka yapabilecekleri bir şey yok. | Open Subtitles | مرتعبين , لحم لأجل الوحش ولا يوجد شيء يمكنهم فعله سوى الانتظار |
Peki, bu yeni kanıt, onların duymayı kaldırabileceği bir şey mi? | Open Subtitles | هل هو شيء يمكنهم أن يستخدموه في جلسة استماع؟ |
Evet ama yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. | Open Subtitles | نعم. لَكنَّهم أخبروني أنه لا يوجد شيء يمكنهم القيام به |
Bir suçtan iki kez yargılama konusunda yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. | Open Subtitles | قالوا لا يوجد شيء يمكنهم القيام به . مضاعفة خطر. |
Türler arası egemenliği sağlamak için yapabilecekleri her şey. | Open Subtitles | كل شيء يمكنهم فعله لأجل بقاء هيمنة النوع بأكمله |
Kaçtın? Çünkü yapabilecekleri bir şey yoktu. | Open Subtitles | لأنه لم يكن هناك أي شيء يمكنهم القيام به |
Masalarına koyabilecekleri ve günümüzün aşırı hırslı dünyasında bir yer edinmek için yiyecekleri bir şey. | Open Subtitles | شيء يمكنهم ان يضعونه على مكاتبهم .. وإدخاله في افواههم فقط حتى يحصلون على الطاقة ليتنافسو مع العالم |
Evet yapabilecekleri bir şey olmadığında insanların sana yardım etmek istemesi komik. | Open Subtitles | أجل، من المضحك كيف أن الجميع يحاول المساعدة عندما لا يوجد شيء يمكنهم فعله |
Yapabilecekleri bir şey yok. Yardım edemezler, anlamıyor musun? | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكنهم القيام به لا يستطيعون ذلك، ألا ترين ؟ |
Şimdi Trump Tower'dan geçen biri artırılmış gerçeklikte Colin Kaepernick'in diz çöktüğünü görebilir ve yapabilecekleri hiçbir şey yok. | TED | الآن أي شخص يمر بجانب برج ترامب يمكن أن يرى كولين كابيرنيك وهو منحني على رُكبته عن طريق الواقع المعزز، وليس هناك شيء يمكنهم القيام به حيال ذلك. |
Eğer teknoloji şekillenip bir forma girebilseydi, bir düğme, kumaş ya da kullanabilecekleri bir şey gibi, onu kesinlikle giyilebilir yaparlardı, arama yapabilen bir giysi. | TED | لذلك إن أمكن تشكيل وتطوير التقنية مثل زر أو قماش، أو شيء يمكنهم استخدامه، فسيمكنهم صنع ملبوسات تقنية، وملابس يمكنها إجراء مكالمات هاتفية. |
Bende bir virüs var ve doktorlar ne olduğunu bilmiyorlar ve bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أصبت بـ"فيروس" ما ، والأطباء لا يعرفون سببه وليس هناك شيء يمكنهم فعله |
Seni suçlayacakları bir şey yok. | Open Subtitles | اسمع، لا شيء يمكنهم اثباته عليك |
Yapabilecekleri hiçbir şey yokmuş. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء يمكنهم القيام به |
Carey'i bulana dek ellerinden bir şey gelmez. | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكنهم فعله حتى يجدون كاري |
Doktor, yapabilecekleri bir şey olmadığını söyledi. | Open Subtitles | الطبيب يقول لا يوجد .شيء يمكنهم فعله |
Hemşireler görür görmez amcamın enfeksiyon kaptığını anlamış, tabii o zaman bu duruma "kan zehirlenmesi" diyorlarmış. Açıkça dillendirmeseler de, o an ellerinden hiçbir şey gelmeyeceğini anlamış olmalılar. | TED | أدركت الممرضات على الفور أنه أصيب بعدوى، كانت تعرف حينئذ باسم "تسمم الدم"، و بالرغم من أنهم لم يقولوها إلا أنهم أدركوا على الفور انه لا يوجد شيء يمكنهم فعله. |