Sana özel bir şey yaptım, Amca. Seni cezbedecek bir şey. | Open Subtitles | أعددتُ شيئاً مميّزاً لك ياعمي سوف يُغريك |
Ama bu güce inanırsan sihirle parlar ve çok özel bir şey içeren bir şeye dönüşür. | Open Subtitles | لكنْ عندما تؤمن بقدرته سيتوهّج بالسحر و يصبح شيئاً مميّزاً جدّاً |
- özel bir şey değil ama. | Open Subtitles | أعني ، ليس شيئاً مميّزاً. |
Şuraya yazıyorum: dizkapaklarıyla ilgili özel bir şeyler bulacaksınız. | Open Subtitles | سجّلي كلماتي ، سوف تجدين شيئاً مميّزاً حول تلكَ الرضفتين |
Sende özel bir şeyler görüyor, benim gibi. | Open Subtitles | يرى بشخصيّتك شيئاً مميّزاً كما أراه أنا أيضاً |
Bu gece çok özel bir şeyler hazırladık. | Open Subtitles | أعددنا شيئاً مميّزاً جدّاً الليلة. |
özel bir şey yok. Yani... | Open Subtitles | لا أظنّه شيئاً مميّزاً. |
Olivia, kasabanın öteki ucunda Rachel'dan gerekli bilgileri aldığı sırada genç bir adam çok özel bir şey taşıdığı için saklanmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | فبينما كانت (أوليفيا) تستقي المعلومات من (ريتشل)، وبعيداً في الجانب الآخر للمدينة، يختبئ شاب عن الأنظار لأنّ بحوزته شيئاً مميّزاً جداً. |
özel bir şey olması lazım. | Open Subtitles | {\pos(190,210)}... يجب أن يكون شيئاً مميّزاً مثل |