Emzirmeyi destekleyen bir grubun eğitici fotoğraflarını içeren bir sayfayı almaya zorlamıştınız. | Open Subtitles | لقد أجبرتم مجموعة دعم لرضاعة الثّدي لرفض صفحةً كان لديها صورًا تعليميّة. |
Şimdi, Bay Lyman, South Oakley'deki dairenin fotoğraflarını siz mi çektiniz? | Open Subtitles | سيد لايمن، هل حصل أن التقطتَ صورًا للوحدة في أوكلي الجنوبية؟ |
Ben de tuvalete gideceğim. Bizimkisi dışında her masada fotoğraf çektirdiler. | Open Subtitles | إلى غرفة الفتى الصغير. إلتقطوا صورًا في كل الطاولات عدا طاولات. |
Yine de, yeryüzü gözlem uydularının çoğu tam anlamıyla fotoğraf çekmiyorlar. | TED | ومع ذلك، فإن معظم الأقمار الصناعية لرصد الأرض لا تلتقط صورًا على الإطلاق. |
Neyse, yardımcı editörle görüşürken ona Central Park'ta çektiğim fotoğrafları da gösterdim. | Open Subtitles | ، على أيةِ حال عندما كنتُ مع مساعدة المحرر أريتها صورًا حقيقة من الحديقة المركزية |
Düşünün: Kaçınız bir müzeyi ziyaret ettiğinizde bir heykelin arkası dahil tüm taraflarının fotoğrafını çeker? | TED | فكروا بالأمر: كم منكم، عندما تزورون متحفًا، يلتقطُ صورًا لجميع أجزاء التمثال حتى الجانب الخلفي منه؟ |
Benim açımdan, koltukta boş boş oturup, bilginin ona küçük bir kutuda gelmesini bekleyen birinin, hareketsizliğinin resmini yansıtıyor. | TED | بالنسبة لي فإنها تستحضر صورًا سلبية عن شخص يجلس بِتَرَاخٍ على أريكة منتظرًا أن تأتي المعرفة إليه في طرد أنيق صغير. |
Bunlar televizyonlarda veya ana akım medyada görebileceğiniz - görüntüler değil. | Open Subtitles | هذه ليست صورًا سترونها على التلفاز أو على وسائل الإعلام الرئيسيّة. |
Yani şempanzelerin isimlerini biliyorum, onların kısa videoları gördüm resimlerini gördüm. | Open Subtitles | ،لذا أعلم أسماءهم ،رأيت القليل من الفيديوهات لهم رأيتُ صورًا لهم |
Böylece köyün büyüğüyle konuştum, insanlar ertesi gün toplanacaklardı ve ben de onların fotoğraflarını çekip hikâyelerini kaydedecektim. | TED | وقمت بالتنسيق مع كبير القرية. بحيث يأتي الناس في اليوم التالي، وألتقط صورًا لهم وأسجل قصصهم. |
Son zamanlarda bazı beyaz çocuklar ve siyahi kadınlar Twitter profil fotoğraflarını ve resimlerini değiş tokuş ettiler. | TED | مؤخراً، تبادل بعض الشباب البيض والنساء السود شعارات تويتر أو صورًا عبر الإنترنت. |
Heykelin dijital yeniden inşaasını tamamlamak için fotoğraflarını arıyoruz. | TED | فوجدنا بالفعل صورًا لإكمال البناء الرقمي لهذا التمثال. |
Dünya'nın bu fotoğraflarını gördüğümde çevresel bir felaket görüyorum. | TED | عندما أرى صورًا لهذا من الأرض، أرى كارثة بيئية. |
İnternete fotoğraf koyuyoruz, müşteriler öyle geliyor. | Open Subtitles | إنك تضع صورًا لمفاتنهن على الانترنت وهكذا يجدهم الباغين؟ |
İnternet sitesi için fotoğraf çekimi yapılması gerekiyormuş. Beni önerdiğini söyledi. | Open Subtitles | احتاج لأحد يلتقط صورًا لأجل الموقع الإلكترونيّ وقال أنّك ذكرتني. |
Birkaç gündür fotoğraf çektiğini farkettim. | Open Subtitles | أعرّف إنّكِ كنتِ تلتقطينْ صورًا في الأيام القليلة الماضية |
En çok fotoğraf toplayan kimse, ...onunla evlenmek için en vasıflı kişi olurdu. | Open Subtitles | اعتقدنا أنّ منْ تجمع صورًا أكثر ستكون أكثر شخصًا مؤهلًا للزواج به. |
Davalının bu fotoğrafları cep telefonundan sildiğine inanıyoruz. | Open Subtitles | لأننا واثقون أن المُدّعى عليه مسح صورًا من هاتفه |
Bu doğruysa fotoğrafları neden hâla duruyor? | Open Subtitles | إذا كان هذا صحيحًا لما تُبقى على صورًا لها معك |
Torunlarım aslanın fotoğrafını görmek istiyor ama bu lanet telefonların düğmelerini görebilmek ne mümkün! | Open Subtitles | أحفادي يريدون صورًا للأسد. لكن هذا الهاتف اللعين يصعّب علي رؤية الأزرار اللعينة. |
Polis arabasına uzanmış hâlimin resmini çektiler ve güldüler. | TED | أخذوا صورًا لي ممدود الذراعين فوق سيارة الشرطة، وضحكوا. |
Elektron mikroskobu, nesneleri milyon kez büyüten görüntüler yaratan elektronlar ateşler. | TED | الميكروسكوب الإلكتروني يقوم بإطلاق الإلكترونات التي تشكل صورًا مكبرة بما يقارب المليون مرة من حجمها الحقيقي. |
Dağın tepesinden sis dolu kanyona bakan ya da su yüzeyinin altındaki dumanın resimlerini attı. Yani, efsanevi şeylerdi. | TED | وأرسل لي صورًا من قمة جبل وينظر إلى أسفل الوادي المليء بالدخان، أو الدخان تحت سطح الماء، كما في الأشياء الأسطورية. |
İkisi birebir aynı değilmiş. Parmak izi kadar özelmişler. Bu yüzden sabıka fotoğrafı profilden çekiliyormuş. | Open Subtitles | فالآذانُ فريدةٌ من نوعها مثل بصمات الأصابع، ولهذا السبب تؤخذ صورًا للمجرمين بملفاتهم الشخصية. |
Yüzünde sivrisinekler olan çocuklar, ölü hayvanlar gibi içeriği olan fotoğraflar görürsünüz. | TED | ترون صورًا لأطفال يغطي الذباب وجوههم جثث لجيوانات ميتة وما إلى ذلك |
Neden ben uyurken fotoğraflarımı çekip Karanlık Ordu'ya gönderiyorsun? | Open Subtitles | لماذا بحق اللعنة ترسل صورًا لي و أنا نائمة إلى جيش الظلام؟ |
Çok büyük, detaylı resimler yapıyorum, yani insanları böyle çiziyorum. | TED | أرسم صورًا رمزيّة كبيرة، مما يعني أنني أرسم أناسًا. كهذه. |
Ekranın alt iç kısmında bir hologram kaydedebilirsek düzenekten çıkan her bilyenin pozisyon ve açısını kaydedebiliriz. | TED | لو سجلنا صورًا ثلاثية الأبعاد في القاع داخل الشاشة، سنسجل الموقع والزاوية لكل كرة رخامية تخرج من المتاهة. |