Etrafımdaki şımarık çocukları geçmem hiç zayıflık göstermeden her şeyde kazanamam gerekiyordu. | Open Subtitles | احتجتُ لهزيمة تلك النخبة المدلّلة من حولي كي لا أظهر ضعفاً كي أنجح في كلّ شيء |
Hayır. Erkeklerin tabiatında bizde olmayan bir zayıflık var. | Open Subtitles | كلّا، إن الرجال لديهم ضعفاً فِطرياً لا نملكه نحن |
Daima koşullardan çabuk etkilenen kişilerin oldukça zayıf olduğunu düşünmüşümdür. | Open Subtitles | دائماً إعتقدت أنه بالاحرى ضعفاً أنا أكون متأثرة بظروف أحد |
İnsanları en zayıf ve yalnız anlarında mı bulmak istiyorsun? | Open Subtitles | تريد الوصول إلى الناس في أشد لحظاتهم ضعفاً و وحده؟ |
Geri çekil Yüce ben, kendimden yetmiş üç kat daha büyük aslana saldıracağım. | Open Subtitles | إرجعوا للخلف بصفتي العظيم فقد أمسكت بالأسد الذي يبلغ 73 ضعفاً من حجمي |
Bunun bir zaaf doğurduğunu düşündüğünü sürece oradan isteyerek inmez. | Open Subtitles | لن يرحل طواعية إذا كان يعتقد أنها ستظهر ضعفاً |
Daha sert, ya da daha hassas bir şekilde söyleyebilirim. | Open Subtitles | اعني، بإمكاني ان اجعل الأداء اكثر شراسة او اكثر ضعفاً |
Birilerine ihtiyaç duymak sana güç verir, zayıflık değil. | Open Subtitles | هنالك قوّة بالحاجة للآخرين.. وهي لاتعني ضعفاً. |
Sende de bir zayıflık ve güvensizlik ortaya çıkarttı. | Open Subtitles | وأطلق فيك ضعفاً وانعدام ثقة بشكل لم أره فيك من قبل. |
İstersen buna zayıflık diyebilirsin, fakat kendimi kocamdan başka... | Open Subtitles | سمهِ ضعفاً لو شئت لكن لا يمكنني تسليم نفسي |
Hiç durup düşündün mü? zayıflık olarak gördüğün şey... aslında güçtür? | Open Subtitles | أسبق وفكّرت يوماً أنّ ما تعتبره ضعفاً هو في واقع الأمر قوّة؟ |
Sevgi zayıflık olabilir ama aynı zamanda bir silahtır. | Open Subtitles | يمكن أنْ يكون ضعفاً لكنْ يمكن أنْ يكون سلاحاً أيضاً |
Bu denge zayıf olmakla kalmıyor; daha da zayıflıyor. | TED | فهو لا يعد ضعيفاً فقط؛ وإنما يزداد ضعفاً |
Charlie'nin açık ara farkla en zayıf ve en savunmasız olduğunu bildiği için ondan istifade etmenin çok kolay olacağını düşündü. | Open Subtitles | ..عارفةً أن تشارلي هو الأضعف ..وإلى حد بعيد الأكثر ضعفاً إفترضت بأنه سيكون الأسهل للإستغلال |
En zayıf olduğun yeri bulmak, onun en belirgin özelliğidir. Üzgünüm. | Open Subtitles | هذه نقطة تميزه ، العثور على أشد اللحظات ضعفاً لكِ ، آسفة |
Veya belki de... Biz sizi en zayıf ve en ezik halinizle gördüğümüz içindir. Benimle bu şekilde konuşamazsın. | Open Subtitles | أو ربّما لأننا نراكم في أكثر حالاتكم ضعفاً وعجزاً لا تتحدّثي معي بتلك الطريقة |
Bir arada olmanızın ona yardımcı olacağını mı yoksa zarar vereceğini mi onu daha zayıf mı yoksa daha güçlü biri mi yapacağını bilmiyordum. | Open Subtitles | أعني ، أنت وهي معاً هل هذا سيساعدها أم يؤذيها سيجعلها أكثر ضعفاً أو قوة |
Evet bir sürü özellik var ama bir jet uçağında bundan en az 10 kat daha fazlası var dedi. | Open Subtitles | لو أنك رأيت الأزرار في طائرة كبيرة هي 80 ضعفاً على الأقل |
20 kat yükseklikten? | Open Subtitles | تستحق عِشرون ضعفاً من الإهتمام ببدأها من أعلى |
zaaf görüyorsanız zaaf olduğu içindir. | Open Subtitles | وإذا رأيت ضعفاً فذلك لأن الضعف موجود. |
Yalan söyleyerek Amerika'ya kadar gitti ve en hassas insanların yüreğine dert saldı. | Open Subtitles | هذه حكاية المخادع الذي تمكن من الكذب للدخول الى الولايات المتحدة ويفترس أكثر الناس ضعفاً |
Ben güçlendikçe insanlık zayıfladı. | Open Subtitles | وبينما إزددت قوة , الجنس البشري ازداد ضعفاً |
Aynı zamanda yaşayan en yaşlı canlılar arazında en savunmasız olanı, çünkü eğer donmuş kutup toprakları çözülürse mücadele edemeyecek. | TED | كما أنها على الأرجح واحدة من أكثر المخلوقات ضعفاً من بين الكائنات الحية الأطول عمراً لأنها لن تنجو إذا ذاب الجليد |