Ona zarar veriyor, asıl zayıf noktasını biliyorum. Yani gideceğiz, tabii ayrılmak istemiyorsanız. | Open Subtitles | إنه يؤلمه، وأعرف نقطة ضعفه الحقيقية لذا سنذهب، إلا لو أردتم الخروج الآن. |
Yaratığın tek zayıf noktası 'Aurum Scarabaeus Sacer' olarak biliniyor. | Open Subtitles | هنا ، المخلوق نقطة ضعفه الوحيدة شيء معروف بالجعران الذهبي |
zayıf noktalarını, onu inciten ya da baştan çıkaran şeyleri öğrenirim. | Open Subtitles | أعرف نقاط ضعفه ما الذي يؤلمه ، ما الذي يغريه |
Onun zayıflığı bu yılanların iktidarı ele geçirebileceklerini düşünmelerine neden oldu. | Open Subtitles | ضعفه سمح لهؤلاء الأفاعي أن يعتقدوا أن بإمكانهم الإستيلاء على السلطة |
Kudreti zayıflara destek olur. | Open Subtitles | عزته تطغى على ضعفه |
Onun düşünce biçimini bilirim. Onun zayıf yönlerini bilirim. Eğer hemen şimdi hareket edersek, onu durdurmada bir şansımız olabilir. | Open Subtitles | انا اعرف دراكو واعرف الطريقه التى يفكر بها واعرف نقاط ضعفه ايضا |
Ayrıca, senin şu uçan çocukla ilgili araştırma da yaptım. zayıf yönünü biliyorum. | Open Subtitles | بجانب ذلك، فقد قرأت عن فتاك الطائر أعرف نقاط ضعفه |
Ve 45 derece kuzey, buna göre en zayıf noktası... tam burası oluyor! | Open Subtitles | طرحي وأحد, بالقسمه علي ب يتبعه إضافه 8 درجات شمالاً هذا يجعل نقطه ضعفه هنا |
Ve dedikodulara göre onun zayıf noktasını biliyormuşsun. | Open Subtitles | والكلام في الدائرة عنك وعن معرفتك نقطة ضعفه |
Köpeğe kemik fırlat, zayıf noktalarını bul | Open Subtitles | تعتاد على البيئة و فتصبح قادر على السيطرة افهمه جيدا و اعثر على نقاط ضعفه |
zayıf noktasını bulabilmek için zaman kazanmaya çalıyordum, ama hiç olmadığını düşünmeye başlıyorum. | Open Subtitles | إعتقدت بأني يمكن أن أكسب بعض الوقت لإيجاد نقطة ضعفه لكن بدأت أعتقد أنه ليست لديه نقطة ضعف |
"Ben gerçekte zayıf bir insanım... ve gerçek hayatımdaki zayıflığı gidermek için güçlü, seksüel açıdan saldırgan vs. vs. bir sahte kişiliğe bürünürüm. | Open Subtitles | الفكرة هي أنه في الواقع شخص ضعيف لذلك فإنه لكي يعالج نقطة ضعفه في حياته الواقعية يتبنى شخصية زائفة في اللعب |
Tehlikeli bir görünüşü yoktur fakat insan vücudunu ve onun zayıf noktalarını iyi bilir. | Open Subtitles | إنها لا تبدو خطرة ، لكنها تعرف الجسد البشري و نقاط ضعفه |
İş hayatımdaki gibi pokerde de başarının anahtarı rakibinin güçlü ve zayıf yanlarını belirlemek. | Open Subtitles | أترى، البوكر مثل العمل مفتاح النجاح هو أن تحدد قوة خصمك، وبالأخص ضعفه |
Diğer gardiyanın zayıf noktasını henüz bilmiyoruz. | Open Subtitles | كما أن الحارس الآخر ، لم أعرف نقطة ضعفه حتى الآن |
Egosu inançlarından daha güçlü ve daha tehlikeli.... ...ve zayıf noktası da bu. | Open Subtitles | غروره أكثر قوة وأكثر خطورة من معتقداته. وهذا هو موطن ضعفه. |
Kudreti zayıflara destek olur. | Open Subtitles | عزته تطغى على ضعفه |
Güç gösterisi yapmak istedi ama kadınlara diz çöktürmeye çalışarak Zayıflığını gösteriyor aslında. | Open Subtitles | يقصد بذلك عرض قوة، لكن ذلك يظهر ضعفه فقط إذا كان ينحني للمخادعات |
Onun hassas noktalarına ve özel ilgi alanlarına temas ettin. | Open Subtitles | لمستِ كل من نقاط ضعفه ومجالات اهتمامه الشخصية. |
Hmph. General hangi şeyleri kendi için zayıflık olarak algılıyorsa algılasın. | Open Subtitles | مهما كان هذا الضعف الذي يقصده الجنرال يجب ان يدرك ان هذا ضعفه |
Beni kandırmak istiyorsunuz. Bunun iki katını alabilirim. | Open Subtitles | أعرف انك كذاب سأذهب على الركن و احصل ضعفه |
Hastane eğitimi var ve her zaman Downton'a zaafı olmuştur. | Open Subtitles | إنه متدرب في المستشفى ودائماً ماكانت الداون تاون نقطة ضعفه |
onunkini bulun, yoksa ben yeni bir mahkum başı bulurum. | Open Subtitles | اعرف اين نقطة ضعفه او سأبحث عن شخصا أخر غيرك |
Hmph.g General nasıl bir zayıflık algılıyorsa o kendi zayıflığıdır. | Open Subtitles | مهما كان هذا الضعف الذي يقصده الجنرال يجب ان يدرك ان هذا ضعفه |
Ama tablo, zayıflıklarını tetiklemek üzere hep orada olacaktı. | Open Subtitles | لكن اللوحة ستبقى دائماً هناك لإغراء ضعفه |