Tamamdır, uçuşlar. Bizi eve ulaştırabilecek, saat 5:00'te bir uçak var. | Open Subtitles | حسناً، بشأن الطيران هناك طائرة في الخامسة يمكن أن تقلنا للوطن |
Yoldaki araçlar için düzenlemeler, bir uçak için akıllarda yoktu. | TED | قوانين السيارات في الطريق لم تكن مكتوبة باخذ طائرة في الاعتبار. |
Yarışmıyoruz. Havada düşmek üzere olan bir uçak var burada yaptığımız küçük bir kızı kurtarmaya çalışmak. | Open Subtitles | نحنُ لا نتنافس هناك طائرة في الجو ستصطدم |
Doktor, Afganistan üzerinde bir uçağa pilotluk yaparken düştüğünü söyledi. | Open Subtitles | الطبيب أخبرني بأنّك سقطت حينما كنت تقود طائرة في سماء أفغانستان |
Bu Nijeryalı öğrenci Londra'da eğitim görmüş, Yemen'de yetişmiş. Amerika'ya saldırmak için Amsterdam'dan bir uçağa binmiş. | TED | هذا الطالب النيجيري درس في لندن ، تدرب فى اليمن ، سافر على طائرة في أمستردام ليهاجم أمريكا . |
Marsden, havadaki bir uçağın yönünü değiştiriyor, rehinelerimi kaçırıyor. | Open Subtitles | إذن مارسيدن تمكن من تحويل طائرة في منتصف الرحلة و أخذ الرهائن |
Doğum gününü kutlamak için, Kral ve Kraliçe göğe uçan bir kandil göndermiş. | Open Subtitles | للإحتفال بمولدها قام الملك والملكة بإطلاق فوانيس طائرة في السماء |
Kendisini 90 yaşında beyaz bir erkek gibi gösteren maske takarak, Hong Kong'da uçağa bindi. | Open Subtitles | استقل طائرة في "هونغ كونغ" مرتدياً قناع يظهره كأنه ذكر "قوقازي" أبيض عمره تسعين عاماً |
Bu akşam erken saatlerde Dulles'ta bir uçak kazası yaşanmıştı. | Open Subtitles | حدث هناك تحطم طائرة في مطار دولز حيث لاتزال هناك طائرات تحوم |
Belki bir yangın ya da ormana düşen bir uçak. | Open Subtitles | ربما كانت شعلة او تحطم طائرة في الغابات. |
Hepimiz mağaralar için odunları toparlarız, ertesi gün bir uçak geçer, keyifli yollarına bihaber olarak devam ederler. | Open Subtitles | كلنا نجهز أوتادنا للكهوف، ثم تمر طائرة في اليوم التالي، سيكملون طريقهم سعداء و لا يوجد ما هو أكثر حكمةً من ذلك. |
Onu da alırsak, kaçış gecemizde bu duvarların arkasında bizi bekleyen bir uçak olacak. | Open Subtitles | إن أخذناه معنا سوف تنتظرنا طائرة في منتصف الليل، ليلة هروبنا |
Bu arazinin sahibi Chandler ailesiymiş ama hepsi 1976'daki bir uçak kazasında ölmüş. | Open Subtitles | عائلة تشاندلر تمتلك هذه الارض و لا كنهم جميعا قتلوا في حادث تحطم طائرة في عام 1976 |
Bu gece giden bir uçak var. Hâlâ biletleri de boşta. | Open Subtitles | هنالك طائرة في منتصف الليل وبها مقاعد شاغرة |
Bir tanesi İngiliz bir kız öğrenciydi. Londra Heathrow havalimanından kalkan bir uçağa binmiş ve IŞİD'e katılabilmek üzere Suriye'ye gitmeyi denemişti. | TED | كانت إحداها طالبة مدرسة إنكليزية التي سُحبت من طائرة في مطار هيثرو اللندني بينما كانت تحاول السفر إلى سوريا للانضمام لتنظيم الدولة الإسلامية في العراق والشام. |
Zamanında kalkan bir uçağa hiç binmemiştim zaten. | Open Subtitles | لم اركب طائرة في وقتها في حياتي كلها |
Daniel Purcell az önce JFK havaalanında bir uçağa binerken tutuklanmış. | Open Subtitles | قُبض على (دانيال بورسيل) للتوّ متوجّهاً للسفر على متن طائرة في مطار "جي اف كيندي" |
Cep telefonumda, bana dünyadaki her bir uçağın nerede olduğunu, yerden ne kadar yüksekte olduğunu, hızını, ne tür bir uçak olduğunu, nereye gittiğini, nereye ineceğini söyleyen bir uygulama var. | TED | في هاتفي الخلوي، يوجد تطبيق يخبرني بموقع كل طائرة في العالم ومدى ارتفاعها وسرعتها، وأي نوع من الطائرات هي، وإلى أين تتجه وأين ستهبط. |
Beni savaş başlangıcında bir uçağın enkazında buldular. | Open Subtitles | عثروا علي وسط حطام طائرة في بداية الحرب |
Sektör 6'da uçan bir böcek bulduğunu söylemişti. | Open Subtitles | أخبرني "لينكولن" أنه وجد حشرة طائرة في القطاع 6 |
Ava Baransky bulundu. Philadelphia'da uçağa binmeye çalışıyormuş. | Open Subtitles | لقد وجدنا (إيفا برانسكي) كانت تحاول الصعود على متن طائرة في مطار "فيلاديلفيا" الدولي. |