Birisi bir şeyi sehpanın üzerine bırakmışsa bunu herkes alabilir demek. | Open Subtitles | حسنا عندما يترك شخص ما شيء على طاولة القهوة هذا يعني بأنه للجميع |
Her zamanki yerinde sehpanın altındaki sigara kutusun içinde. | Open Subtitles | في علبة السيجار تحت طاولة القهوة حيث يكون دائماً |
Bana göstereceğin antik kahve masası nerde? | Open Subtitles | أين هى اذاً طاولة القهوة الأثرية التى أردتى أن أراها؟ |
O zaman da sehpa oturma alanının merkezinde yer almaz. | Open Subtitles | لن تعود طاولة القهوة في وسط منطقة الجلوس |
Şömine rafından sehpaya gidebilmek için dolaşmanız gerekecek, bu yüzden bu kısım biraz zor. | Open Subtitles | هناك منحنى صعب هنا من نهاية هذه القعة الى طاولة القهوة |
Emin değilsen sehpadan uzak dur. | Open Subtitles | ان لم تكوني متأكدة من تحسنك ارجوكي ابقي بعيدة عن طاولة القهوة |
Onun oturmasını mı bekleyeceksin yoksa Masanın üzerine mi çıkacaksın? | Open Subtitles | هل ستظل تنتظره حتى يجلس أم ستقف على طاولة القهوة |
Annem de okumadı. Yeni kahve sehpasının üzerinde güzel duruyor. | Open Subtitles | حتى امي لم تفعل , لكن الكتاب يبدو جميلاً على طاولة القهوة الخاصة بها |
En son gördüğümde, sen vergi malzemeleriyle gelmeden önce sehpanın üzerindeydi. | Open Subtitles | آخر مرة رأيتهم فيها، كانت على طاولة القهوة قبل أن تدخلين علي بجميع أغراض ضرائبك. |
Evde kalıp sehpanın üzerindeki telefonunun ekranına kilitlensen daha iyiydi. | Open Subtitles | يمكنك فقط البقاء في المنزل و التحديق في هاتفك على طاولة القهوة |
Çünkü sehpanın oyuklarında cilt hücresi vardı. | Open Subtitles | بسبب خلايا جسدها الموجودة على طاولة القهوة |
- Gelince sandalyeyi fırlattı sehpanın üstündekiler falan kırıldı. | Open Subtitles | قام بضرب الكرسي وهناك بعض الاشياء على طاولة القهوة |
Sandalyeyi fırlattı sehpanın üstündekiler falan kırıldı. | Open Subtitles | لقد ضرب الكرسي وكان هناك بعض الاشياء على طاولة القهوة |
Çünkü sehpanın üzerinde... kızın deri hücrelerini bulduk. | Open Subtitles | بسبب خلايا جسدها الموجودة على طاولة القهوة |
kahve masası üzerindeki büyük kase içine atılır tozlanır, utanç verici. | Open Subtitles | انها فقط كرت تضع في زبدية في منتصف طاولة القهوة يحوم حولها الغبار والخزي |
kahve masası yapmak için yeterince kerestem var merak etme. | Open Subtitles | حصلت على ما يكفي من الخشب لبناء طاولة القهوة |
Ben gideceğim! ayağını yakalandım , sevişmek atmak. --Onun başını vurmak sehpa. | Open Subtitles | لقد علقت رجله في قطع الكُرة، وضرب رأسه طاولة القهوة. |
sehpa yan devrilmiş. Kıyafetler etrafa dağıtılmış. | Open Subtitles | "طاولة القهوة معوجة" "الملابس عُبثَ بها" |
Ona kaldırmasını söylediğim de ise onu şekerle doldurup sehpaya koymuş. | Open Subtitles | ثم, عندما أخبرته أن يتخلص منه ملأه بالحلوى و وضعه على طاولة القهوة |
Bece o bacağını Dr. Whitcomb ofisindeki sehpaya çarptı. | Open Subtitles | اعتقد انه ضرب ساقه على طاولة القهوة في مكتب الدكتور تكومب. |
sehpadan daha geniş olmayan bir alan 5 litre madde üretebiliyor. | Open Subtitles | مساحة لا يزيد حجمها عن حجم طاولة القهوة يمكن أن تنتج خمسة لترات من المادة. |
Masanın üstündeki, senin yeni 75$ lık karanlıkta parlayan takım çantanın altında. | Open Subtitles | ،على طاولة القهوة تحت صندوق العدة الجديد خاصتك ذو الـ 75$ الذي يتوهج في الظلام |
Ve son olarak da, pek çok emeklinin aksine, Molloy' un kahve sehpasının üzerinde dünyanın en büyük kübik zirkonyası duruyor. | Open Subtitles | وأخيراً (ملوي) بعكس كبار السن الآخرين لديه أكبر ألماسة على طاولة القهوة الخاصة به |
Ne yaptığını biliyor olsaydın kahve masamın olması gereken yerde bir uzay tuvaleti olmazdı. | Open Subtitles | ,إذا كنت تعرف ماذا تفعل لن يكون هناك مرحاض فضائي في المكان الذي من المفترض أن تكون فيه طاولة القهوة |
Tamam, o zaman sehpayı kanepeye yaklaştıralım. | Open Subtitles | حسناً, سنقرب طاولة القهوة من الأريكة |