Elbette. Korkarım Leydi Mary'i hayal kırıklığına uğratacağım ama kalmalıyım. | Open Subtitles | طبعًا.أنا آسفة إن خيبت أمل ليدي ماري، ولكن عليّ البقاء |
Elbette keklerin hiçbir zaman işe yaramayacağını biliyorsunuzdur Bayan Pope. | Open Subtitles | تعرفين طبعًا أن الكعك لن يجدي نفعًا يا آنسة بوب |
Tahminlerim var Elbette sadece her zamanki gibi haklı mıyım onu öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أعني أن لديّ شكوكًا حول هويتك طبعًا. لكنّي أودّ قطع الشكّ باليقين كالمعتاد. |
Hayır. Ehliyetimi yeni aldım. evet, Tabi ki dümene geçebilirim. | Open Subtitles | لا، أنهيت حصّة تعلّم القيادة توًّا، طبعًا بوسعي قيادة السفينة. |
Kesinlikle. Dışarı çıkmalarını bekler, ve sonra aralarına karışırız. | Open Subtitles | طبعًا سوفَ ننتظرُ حتّى يخرجون، وبعدها ندخلُ معهم. |
- Olur. - O zamana kadar, tıraş olmanı istiyorum. | Open Subtitles | ـ طبعًا ـ في هذا الوقت، أريدُك أن تحلِق ذقنك |
Elbette annem ve hemşireler bana inanmadı ama gerçek olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | طبعًا أمي والممرضات لم يصدّقوني، لكنّي أيقنت أن ما رأيته حقّ. |
Elbette meşgulüz, yorulduk ve hala evde bir çocuğumuz var. | Open Subtitles | طبعًا ننشغل ونصبح متعبين ومازال أحد أبنائنا معنا في البيت |
Şimdi, Elbette ki bu fikir bize bugün sahip olduğumuz bütün bilgisayar teknolojisini de getirdi. | TED | هذه الفكرة هي التي منحتنا طبعًا كل تقنيات الكمبيوتر التي نملكها اليوم وما شابه. |
Gelmiş geçmiş en iyi TV şovu. Tabi, Elbette, iptal edildi. | Open Subtitles | أفضل مسلسل تلفازيّ قطّ، لذلك طبعًا ألغوه. |
Elbette bilemez. | Open Subtitles | طبعًا لا تعرف سيدة فلوريك، حسب معلوماتكِ أقام أحد |
Elbette, ama biz, siz ortakların eninde sonunda sözlerinizi yerine getireceğinize güveniyoruz. | Open Subtitles | طبعًا غضبوا، ولكننا أنحن واثقون أنكم الشركاء ستوفون بالتزاماتكم تجاهنا؟ |
Elbette tanımıyorsunuz...bu nedenle sizi onlarla tanıştırmam gerek. | Open Subtitles | طبعًا لا تعرفان أحدًا. لهذا يجب أن أعرفكما عليهم |
Reddedilmiş olacak, Elbette Salif'in geçmişi ve sabika kayıdı sebebiyle. | Open Subtitles | سوف يتم رفضها طبعًا بسبب ماضي صاليف وميوله الإجرامية |
Elbette ki söylemen gerekirdi. Sen benim en iyi arkadaşımsın. | Open Subtitles | طبعًا كنت ملتزمة بإخباري، فأنت صديقتي الصدوقة. |
Elbette en iyi arkadaşını etki altına aldın. Neden yapmadığını düşünüyorsam sanki. | Open Subtitles | طبعًا أذهنت صديقك الأعز، أعني، لمَ يكون هذا تجاوُزًا؟ |
- Elbette. Bay Froines'in eski karısını takip etmek için izleme faaliyetlerini kullandığını söyledin. | Open Subtitles | طبعًا قلت أن السيد فروينز يستعمل أجهزة المراقبة |
Buraya korumasız bir şekilde geleceğimize inanmıyorsundur Elbette. | Open Subtitles | طبعًا لا تتوقّعون أن نجيء لهنا غير محصنين من الإذهان. |
Tabi bu kağıt parçası 100 dolarlık bir banknot olmadığı takdirde. | TED | إلا في حال كانت قطعة الورق تلك ورقة نقدية من فئة المئة دولار طبعًا. |
Kesinlikle ama kim eski bir hançer için birini öldürür ki? | Open Subtitles | طبعًا. لكنمنعساهيفعلهذا.. من عساه يقتُل نفْسًا لأجل خنجرٍ عتيق؟ |
Umarım bu geceki şov bundan daha iyi Olur. | Open Subtitles | آمل طبعًا أن يكون عرض الليلة أفضل من هذا |
evet. Bu kadar uzun süre sürmek tehlikeli değil mi? | Open Subtitles | طبعًا ، أليس ذلك خطيرًا القيادة كل هذه المسافة ؟ |
Senin için bir kismini arindirabilirim, senin durumuna ayarlayarak, Tabiki | Open Subtitles | بوسعي تطهير بعضهم لك، وتعديلهم بما يناسب حالتك طبعًا. |
- Tabii ki yapmak istiyorum. - Sonuçta bu adam beni öldürmeye çalıştı. | Open Subtitles | طبعًا أريد فعله، ذلك الرجل عمليًّا حاول قتلي. |
Kadınlar, göçmenler ve tabii köleler. | TED | النساء والمهاجرون والعبيد طبعًا. |