Bütün gün koca bir davul çalıyorum diye para veriyorlar. Elbette mutluyum. | Open Subtitles | أنا أتقاضى نقودا لأضرب على طبول كبيرة طول اليوم, بالطبع انا سعيد |
Bütün gün koca bir davul çalıyorum diye para veriyorlar. Elbette mutluyum. | Open Subtitles | أنا أتقاضى نقودا لأضرب على طبول كبيرة طول اليوم, بالطبع انا سعيد |
Eskiden, komşu adalardan gelen balıkçılar derilerinden geleneksel davul yapmak için vatozları avlıyorlardı; | TED | حاليّا، الصيادون من جزر مجاورة، قاموا مرة بصيد أسماك شياطين البحر لصنع طبول تقليدية من جلد هذه الأسماك. |
Büyücü davulları konuşuyor. Bu kötü bir şey! | Open Subtitles | و طبول السحر تقرع . هذا شيئ سيئ |
Johnny Roadhouse'nin dükkanında gördüğüm güzel bateri takımı. | Open Subtitles | رايت مرة عدة طبول رائعة في متجر جوني رودهاوس |
"Jungle drums" şarkısı acil durum olduğunu söyledi. | Open Subtitles | طبول الغابة قالت أن الأمر طارئ |
Sürekli davul duymak istiyor. | Open Subtitles | بالطبع هو يريد سماع طبول الحرب طوال الوقت |
Suya çarpan suyun, bir davul dinletisini andıran kışkırtıcı gürültüsü altında ıslak dev bir ordu, taşarak, çağlayarak gürleyerek, tıslayarak kontrol edilemez bir öfke nöbeti içinde önüne çıkan her şeyi ağaçları, kayaları, hayvanları, evleri önüne katıp götürdü. | Open Subtitles | كميات هائل من المياه تسيل نحو الأشجار, تفيضوتتوالى, محدثةً دويّاً في البراميل حفلُ طبول موسيقي, |
O yalnızca içi aşırı ucuz bir şeyle dolu plastik bir davul. | Open Subtitles | انها فقط طبول بلاستيكية مليئة بأشياء رخيصة |
Eski usül bir trio, saksafon, davul ve org. | Open Subtitles | احضرت المدرسة القديمة بوق و طبول و اورغن |
Ama sonra, Peter yüzünde bir gülümseme ve içinde çalan davul sesleri ile yeniden kayanın üzerinde dikiliyordu. | Open Subtitles | وفي لحظة كان بيتر يقف على الصخرة مرة اخرى بأبتسامه تعلو وجهه وقرع طبول بداخله |
Sanırım şeytan, kafamın içinde davul çalıyor. | Open Subtitles | أعتقد أن طبول الشيطان تقرع في رأسي |
görür tuzakları. İspanyol palaları. duyar kulağında çalan davulları. | Open Subtitles | كمائن ، شفرات أسبانية طبول فى أذنيه |
Savaş davulları çalsın | Open Subtitles | ضرب طبول الحرب رعب زئير كوفو الهائل |
Kontrolden çıkmış bebek Yıldırım davulları. | Open Subtitles | أطفال طبول الرعد خارجون عن السيطرة |
İki hafta önce bateri takımı aldı ve ben 10 gündür uyuyamadım. | Open Subtitles | اشترى مجموعة طبول ... من اسبوعان وانا لم انم منذ عشرة أيام |
"Jungle drums" şarkısı acil durum olduğunu söyledi. | Open Subtitles | طبول الغابة قالت أن الأمر طارئ |
Davullar savaş için çaldığında gardiyanlar yerlerini terk edecek ve Duvar'da savaş pozisyonu alacak. | Open Subtitles | وعندما تقرع طبول المعركة، الحراس يغادرون مراكزهم ويتمركزون على السور. |
- Beyler... Benim hesabıma göre bunlar davulu duyacak kadar yakın yerde yaşayıp çalışıyorlar. | Open Subtitles | طبقًا لحساباتي، فأنه التحذير كان قريبًا كفاية ممن يعيش ويعمل هناك ليسمع طبول السرية |
Oh, tanrım, Neil Peart'ten daha iyi bir davulcu yok şu dünyada. | Open Subtitles | يا إلهي .. لا يوجد قارع طبول أفضل من نيل بيرت |
Diğer babalardan farklı çalışma saatleri var. O bir baterist. | Open Subtitles | لديه جدول اعمال مختلف عن باقى الاباء، انه قارع طبول |
Yüzbaşının oğlunun cansız yatan naaşı başındaki acı dolu feryatları düşmanı kendi tok ve hacimli davullarının sesinden bile daha fazla ürküttü. | Open Subtitles | القائد يبكى ويصرخ من إلام فقدان ولده صراخة أصبح أكثر رعبا للعدو من من طبول المعركة |
Senin davulun gerçek, değil mi? | Open Subtitles | لديك طبول حقيقية |
Bir davulcuyla evlenmenin şartlarını biliyordun sonuçta. - Bir işinize mi mani oluyoruz? | Open Subtitles | تعرف القوانين حين تتزوج قارع طبول. هل نؤخرك عن شيء ما؟ |
Sonra savaş davullarını çalarız Vahşiler, vahşiler | Open Subtitles | # ثم سندق طبول الحرب # # متوحشون متوحشون # |
Çünkü o bir davulcunun kızı. | Open Subtitles | هذا لأنها إبنة عازفة طبول |