Evet, bu pasaklı polyester parçası sekiz yıldır yüzümdeki yağlara maruz kaldı. | Open Subtitles | أجل، هذه القطعة الوضيعة من البوليستر ظلت مغمورة في الزيت لثمان سنوات |
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın. | Open Subtitles | ظلت الثيران تطأ حبوب الذره تصنع القش لحاملى الأحجار فى مصر لا تستثنى الأذرع التى تغربل الحبوب فى الرياح |
Torchwood yok edildi ama HC Clements çalışmaya devam etti. | Open Subtitles | لقد دُمرت تورتشوود بينما ظلت شركة هـ س كليمنتس تعمل |
Akıllı telefon devriminin yükselişinden beri doğrudan tüketiciye sunulan ürünlerin gelişimi durdu. | TED | منذ ظهور ثورة الهواتف الذكية، ظلت تجارة السلع الموجهة مباشرة إلى المستهلك في حالة ركود. |
Bir şekilde tapirler hâlâ orada, ki bu bana umut veriyor. | TED | وبشكل ما ظلت هناك حيوانات التابير، والذي يعطيني مزيدا من الأمل. |
Tatlı su hakkında birşeyler söyleyip duruyordu... - ... Büyük gemiler.. | Open Subtitles | لقد ظلت تتكلم و تتكلم و تتكلم عن مياه عذبة و سفن ضخمة. |
Ve yolun ortasında sadece bir çehre kaldı. | TED | وهناك هيئة شخص واحد ظلت في منتصف الطريق. |
Yine de bu sürede kimi şeyler aynı kaldı. | TED | على الرغم من هذا فإن بعض الأشياء ظلت كما هي طوال ذلك الوقت. |
Bir yüzyıldan fazla bir süre, bu yolculuk bitmeden kaldı. | TED | و لأكثر من قرن، ظلت هذه الرحلة غير منتهية |
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın. | Open Subtitles | ظلت الثيران تطأ حبوب الذره تصنع القش لحاملى الأحجار فى مصر لا تستثنى الأذرع التى تغربل الحبوب فى الرياح |
sürekli çok yalnız hissettiğini ve çocukların SUltanı özlediğini söylüyordu. | Open Subtitles | ظلت تشتكى من أنها تحس بالوحدة وأن أولاده يفتقدونه |
Senarist olmak istediği için sürekli hikâyeler yazıyor. | Open Subtitles | كانت تريد ان تصبح كاتبه لذلك ظلت تكتب القصص |
Uzak alanlarımızı rahat bırakmadıkça bu salgınlar yaşanmaya devam edecek. | TED | وبالتالي فإنه طالما حرصنا على تقريب الأماكن التي ظلت بعيدة، فسيظل تفشي الوبائيات. |
Sanırım sistemlerimiz şaibeli olmaya devam ederse otoriter siyasetçilerin talan ettiği çaresizliğin üstünden gelemeyeceğiz. | TED | وأنا أؤمن بأننا لن نستطيع التغلب على اليأس الذي يعتمد عليه السياسيون الاستبداديون إن ظلت أنظمتنا متلاعب بها. |
Sirk zenginleşti, ama sahne işçisi değil Ve kız aynı zor yaşama devam etti. | Open Subtitles | ازدهر السيرك لكن وضع مسؤول اللوازم لم يزدهر و ظلت الفتاة تعيش الحياة القاسية نفسها |
Tüm sabahı çöpleri atacak birini bulmak harcadım, daha sonra Marjorie ile yemek yedim kocasından dert yanıp durdu, ve Philippa ile üç el oyun oynamak zorunda kaldım. | Open Subtitles | قضيت النهار محاوله إحضار جامع قمامه على الغذاء ظلت مارجورى تشتكى زوجها ثم توجب على لعب ثلاث مباريات مع فيلبا هانتر |
Savannah komadan ilk çıktığında bunu tekrarlayıp durdu. | Open Subtitles | لقد ظلت سافانا تكررها عندما خرجت من الغيبوبة |
Ama bu gece bu ateş yandığı sürece, yaz hâlâ bizim. | Open Subtitles | لكن الليلة ، طالما ظلت هذه النار مشتعلة فالصيف مازال ملكنا |
Onunla konuşmaya çalıştım ama sürekli özür dileyip duruyordu sonra da koşarak dışarı çıktı. | Open Subtitles | حاولت أن أحادثها لكنها ظلت تقول أنها اسفة ثم غادرت مسرعة |
Durmadan erkek kardeşinin ailesinden kalan tek kişi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | ظلت تقول ان اخيها كان عائلتها الوحيدة مرة تلو الاخرى |
Her ne olduysa, gözünü kapadığımızdan beri aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor. | Open Subtitles | ما الذي حصل لها في ذلك المكان ..لقد ظلت تكرر ذلك |
Şu anda on yıldır sessiz kalmış bir kadına bakıyorsunuz. | TED | أنتم تنظرون الى إمرأة ظلت صامتة لعقد من الزمان |
Tembel hayvanlar 40 milyon yılı aşkın süredir öyle ya da böyle bu gezegendeler. | TED | لقد ظلت حيوانات الكسلان على هذا الكوكب بشكل أو بأخر لأكثر من أربعين مليون عامًا. |
Şimdi, eğer işler şu andaki gibi kalırsa, birkaç günüm bile olsa şanslıyım. | Open Subtitles | الآن ، فى ظل الوضع الحالى سأكون محظوظا إن ظلت حية ليوم واحد |
Polis altı ay boyunca soruşturdu, sonra... onlardan başka da haber almadık. | Open Subtitles | ظلت الشرطةُ تحقق لستةِ أشهر وبعدها توقفنا عن سماعِ أي جديد منهم |
Yaşlı ülke daha önce de zor durumlarda kalmıştı. Durum kötü görünüyor. | Open Subtitles | البلاد القديمة ظلت فى زاوية ضيقة من قبل تبدو الأمور معتمة |