Cihat yanlısı ülkelerden, kendisine ve ailesine yönelik ölüm tehtidi alıyordu. | Open Subtitles | و ليس المجانين عبر البحار الذين يهددون حياتها و حياة عائلتها |
En başta, Uganda'daki ailesine düzenli olarak telefon ettiğini gördük. | TED | ومنها، رأينا أنها قامت وبشكل منتظم بإجراء المكالمات الهاتفية مع عائلتها في أوغندا. |
Tek seçeneği, ailesinden uzak geçireceği tatili olabildiğince kalıcı hâle getirmekti. | Open Subtitles | كان خيارها الوحيد أن تجعل إجازتها من عائلتها دائمة قدر المستطاع |
Durmadan erkek kardeşinin ailesinden kalan tek kişi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | ظلت تقول ان اخيها كان عائلتها الوحيدة مرة تلو الاخرى |
Yıllar geçti ve hissettiği, içinde tuttuğu duygular zamanla büyüdü, birikti, artık ailesine açılması gerektiğini biliyordu. | TED | مرت الكثير من السنوات والمشاعر التي كانت تشعر بها وتحملت كل هذا وهي تنمو وتنمو، وعرفت أنها لابد أن تخبر عائلتها. |
Çoğu davada, kurbanın veya kurbanın ailesine haber verilmesi gerekir. | Open Subtitles | في مُعظَم الحالات، تكونُ مَسؤوليَة الضحيَة أو عائلتها للبقاءِ على اطلاع |
Kendimi tutamayıp, ailesine haber vermiş olabilirim. | Open Subtitles | ربما اكون قد بالغت في حماسي وأخبرت فرداً أو اثنين من عائلتها |
Kasetteki adam bunu yalnızca kendisi için yapmıyor. Bir seyirciye oynuyor kızın ailesine değil. | Open Subtitles | الرجل على الشريط لم يفعل هذا فقط لنفسه إنه يلعب على جمهور ، ليس عائلتها |
Diana, Eva' yı korumaya çalıştığını biliyoruz ama bunu ailesine de anlatmalısın. Oh, neden bu yarayı deşelim ki? | Open Subtitles | اعرف انك تحاولين حماية ايفا ولكن يجب عليك اخبار عائلتها |
Judy'ye ailesinden miras kalmış ve bu kızlar için bir güvence. | Open Subtitles | جودي ورثت مالا من عائلتها و هو بصندوق ائتماني لأجل الفتيات |
ailesinden ve arkadaşlarından bulduklarımla konuşmaya çalıştım. | Open Subtitles | حاولت التحدث مع العديد من أفراد عائلتها وأصدقائها بقدر ما استطعت الوصول لهم |
Tüm zamanını ailesinden uzakta geçirdi ya da sessiz sedasız kitap okuyarak. | Open Subtitles | كانت تقضي الوقت مع عائلتها فحسب او مع الكتب |
ailesinden kalan tek kişisin. Bunu senden bekliyor. | Open Subtitles | عائلتها الحقيقية الوحيدة تحتاج منكِ أن تفعلي ذلك |
Ondan, ailesinden vazgeçmesini istemiyorum, değil mi? | Open Subtitles | أتعرف أنا لا أطلب منها التخلي عن عائلتها أليس كذلك |
Yan etki profili geldiğinde ve gittiğinde bütün ailesi acı çekti. | TED | عانت كل عائلتها عندما عانت من حالة متقلبة من الأضرار الجانبية. |
Amerika'daki büyük bir aileden gelmesine rağmen kendi ailesi olarak gördüğü Waodani'yle gömülmek istedi. | Open Subtitles | ومع ذلك جاءت من عائلة كبيرة في الولايات المتحدة أرادت أن تدفن مع جماعة الواداني التي إعتبرتها أن تكون عائلتها أيضاً |
Bir kadın ailesinde 15 belki de 20 kişiyi kaybediyor | TED | بعض النساء فقدن 15 , 20 شخصاً من افراد عائلتها |
Onun oluşturduğu ekip, bu küçüğü... ailesinin cesetleri arasında buldu. | Open Subtitles | لقد شكل فريقاً وجد تلك الصغيرة بين أفراد عائلتها الأموات |
Lisa'nın, Yahudilere yapılan eziyetlerdeki kendi Aile geçmişini unutamadığını bilmek demek. | TED | بل معرفة أن ليزا لا يمكنها أن تنسى تاريخ عائلتها المليئ بظلم اليهود. |
Polis sabah aileyi tutukladı, efendim. Dışarıda olmalıydı. | Open Subtitles | ألقت الشرطة القبض على عائلتها هذا الصباح, يا سيدي لابد أنها كانت بالخارج |
ailenin en büyüğü oydu ve ailesi, bir erkek bebek istiyordu. | TED | كانت الأكبر في عائلتها وعندما اقتربت ولادتها تمني والدها ولد |
Bu sabah ailesini aldırdım. Birkaç saat önce Kate Warner'laydım. | Open Subtitles | كنت التقط عائلتها هذا الصباح وكنت معها منذ ساعة تقريبا |
Biz onun arkadaşlarıyız, Anya. ailesiyiz. Bize zarar vermez. | Open Subtitles | نحن أصدقائها , عائلتها إنها لن تؤذينا مطلقاً |
Birincisi ailesindeki güç ve diğer bütün kendi hikayelerini anlatan ailelerde ve teröre karşı hayatlarına devam etmelerinde. | TED | الأول هو في قوة تحمل عائلتها والعائلات الآخرى في مواصلة رواية قصصهم واستمرار حياتهم بالرغم من وجود الإرهاب. |
Lauren'in geçmişiyle ilgili yapılan kapsamlı araştırma ailesiyle arasında bir soğukluk olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | تحقيقات أخرى في تاريخ لوران كيت أظهرت وجود جفاء و بعد عن عائلتها |