Kız sadece ülkeyi boylu, boyunca aşarak onu takip etmekle kalmadı sanki Ben istemiş gibi, kendi hakkında rastgele bilgiler de yollamaya başladı. | Open Subtitles | و التي لم تتبعه عبر البلد فقط لكنّها بعد ذلك بدأت بإرسال معلومات عن نفسها عشوائياً كما لو أنه سأل عن اي معلومة. |
Hayır, hiç de rastgele değil. Dizler ve omur, dayanak noktasıdır. | Open Subtitles | كلا، كلا، ليس عشوائياً على الإطلاق، الركبتان والعمود الفقري نقاط إرتكاز. |
Bu, erken evrenin rastgele seçilmediğini gçsteren bir ipucu. | TED | إنه دليل على أن الكون البدائي لم يتم إختياره عشوائياً. |
Onlar alışkanlık dışıydı. Ben rasgele öldürürüm. | Open Subtitles | انت ترى بأنهم خارج نطاق طريقتي انا اقتل عشوائياً |
Ya katil otobüse biniyor ve gelişigüzel genç kadınları seçiyorsa? | Open Subtitles | ماذا لو كان القاتل يركب الحافلة ويستهدف العاملات عشوائياً ؟ |
Örnek olarak, en uç durumlarda rastgele komut sıralarıyla başlayarak bir program evrimleştirebiliriz. | TED | فعلى سبيل المثال، وفي أكثر الحالات تطرفاً، بإمكاننا أن نطور برنامجا بالبدأ بسلسلة أوامر مرتبة عشوائياً. |
Robotlar bir kesişime geldiklerinde sağa, sola ya da ileri gideceklerine rastgele karar verecekler. | TED | عندما يصل الروبوت إلى مفترق طرق، سيختارون الطريق الذي سيذهبونه عشوائياً يسار، يمين، أو إلى الأمام. |
Transpozonlar genetik koda rastgele yerleştirilen, DNA'nın küçük parçalarıdır. | TED | الطفرات هي مجرد قطع صغيرة للحمض النووي التي تضعها عشوائياً في الشفرة الجينية. |
Ve bu ağın yapısı referans alınmadan rastgele seçilen altı kişi gözetlemekten çok daha iyidir. | TED | و هذا سيكون أفضل من مراقبة ستة أشخاص مختارين عشوائياً دون الإشارة إلى هيكلية السكان |
rastgele seçilenin arkadaşlarının derecesi, daha fazladır ve bu yüzden rastgele seçilen kişilere göre daha merkezdedirler. | TED | الأصدقاء للأشخاص المختارين عشوائياً لديهم درجة عالية و أكثر مركزية من الأشخاص المختارين عشوائياً أنفسهم |
rastgele şiddet uygulaması değil de sanki ölümcül bir seremoni gibi. | Open Subtitles | نوع من المراسم القاتلة وليس عنفاً عشوائياً |
Makine tarafından rastgele seçilen ülkeler için savaşacağız. | Open Subtitles | سَنُكافحُ من أجل البلدانِ، المختارة عشوائياً بالماكينةِ. |
Kurbanların rastgele seçildiğini söylemiştim, yalnızca baş harflerine göre. | Open Subtitles | قلت سابقاً أن الضحايا تم اختيارهم عشوائياً بسبب حروف أسمائهم الأولية فقط |
- Saldırı rastgele değildi. - O kısmı ben istiyorum. | Open Subtitles | -هذا الهجوم كان عشوائياً حسناً ، أنا أريد هذا الجزء |
Bu iş için rastgele adam seçemezsin. | Open Subtitles | أنت فقط لا تَستطيعُ إخْتياَر الناسِ عشوائياً. |
Hatta belki onlardan sonsuz tane vardır ve en sonunda etrafta ancak rastgele teoriler arayan kişiler durumuna düşebiliriz. | Open Subtitles | وأنت تعود فقط لتبحث عشوائياً لنظريات العالم. ربما إحدى نظريات الخيط الخمسة |
10 Ağustosta bir bilgisayar 800 bin Amerikalıyı rasgele seçecek. | Open Subtitles | فى الـ 10 من أكتوبر الحاسب سيختار عشوائياً 800 ألف مواطن أمريكى |
Geri kalanlar için ise sosyal güvenlik numaraları bilgisayarca rasgele seçilenlere 10Ağustos akşamı haber verilecek. | Open Subtitles | والبقية فى ليلة 10 أغسطس هؤلاء من تم إختيارهم عشوائياً |
Metastatik göğüs kanseri olan kadınları almış, gelişigüzel iki gruba ayırmış. | TED | قام بأخذ نساء مصابات بسرطان الثدي المنتشر, وقام بتقسيمهم عشوائياً إلى مجموعتين. |
Bunlar öylesine sıradan 200, 400 farklı genler de değil, bunlar birbirine uyan genler. | TED | ليس الأمر عشوائياً بهذه السهولة 200، 400 جين مختلف، و لكنها في الحقيقة تتوافق معاً. |
Bu insanların vücutlarının içinde olmamızın bir nedeni olmalı, özellikle neden bu vücutlar, tamamen tesadüf olamaz. | Open Subtitles | لا أعرف أسباب عن وجودنا بهذين الجسدين لا يمكن أن يكون الأمر عشوائياً |
Faka bu yağ damlacıkları bugünkü anlamıyla gerçek anlamda canlı değillerdi. Çünkü her biri tesadüfi birer kimyasal formüldü. | TED | ولكن تلك القطرات من النفط لم تكن حيةً، كما نقول الآن، لأن كل قطرةٍ منها كانت خليطاً عشوائياً من المواد الكيميائية. |
Tesadüfen bir kurban buluyor. | Open Subtitles | يالها من فكرة سيئة؟ ارهاب الناس عشوائياً. |
Bu ikisi tesadüfiydi. Sıradaki kim? | Open Subtitles | فقد تم اختيار شخصين عشوائياً فمن التالي ؟ |