İlişkileri her ne şekilde olursa olsun, ...açıkça belli ki bebek yetiştiremezler. | Open Subtitles | حسناً ، مهما تكن علاقتهما من الواضح أنهما ليسا مجهزين لتربية طفل |
Bu yavruyla amcam takılıyordu. İlişkileri bir süre devam etti ta ki kız amcamın başka bir yavruyla daha takıldığını öğrenene kadar. | Open Subtitles | كانت فتاة يعاشرها عمّي وكانت علاقتهما جيدة لفترة قصيرة |
Daha kısa geliyor çünkü ilişkilerini uzun süre sakladılar. | Open Subtitles | لعلّ فترة علاقتهما تبدو قصيرة لأنهما أخفيا الأمر عنا لوقت طويل |
Sence, birisi ilişkilerini ahlaksız bulduğu için mi onlara saldırdı? | Open Subtitles | أتعتقد إذا أنهما تعرضا للإعتداء لأن ثمة من إعتقد أن علاقتهما غير أخلاقية؟ |
İlişkilerinin mükemmel olduğu söylenemez. | Open Subtitles | ثم تندفع من شرفته فى الليلة التالية علاقتهما لا تترك شيئا ليرغب فيه |
Bu ilişki o kadar faydalıydı ki kediler Neolitik çiftçilerle birlikte Anadolu'dan Avrupa'ya ve oradan da Akdeniz'e göç etti. | TED | كانت علاقتهما مفيدة للغاية إلى الحد الذي جعل القطط تهاجر برفقة مزارعي العصر الحجري من الأناضول إلى أوروبا والبحر المتوسط. |
Durumu bilmiyormuş gibi yap. İlişkileri zaten kopma noktasında. | Open Subtitles | و تزعمين أنك لا تعلمين الجواب و أن علاقتهما هشّة |
Durumu bilmiyormuş gibi yap. İlişkileri zaten kopma noktasında. | Open Subtitles | و تزعمين أنك لا تعلمين الجواب و أن علاقتهما هشّة |
Güya doktor ve ebe, ilişkileri ortaya çıkmasın diye çocuğu anne karnındayken düşürttürmeye çalışmışlar ve o da bu yüzden özürlü olmuştu. | Open Subtitles | و قد حاول هو و القابلة أن يجهضا الطفل لكي لا يتم اكتشاف علاقتهما و هكذا أصيب الولد بالإعاقة |
Şuna katılıyor musunuz, her ikisi de birbirlerine karşı çekiciliklerinden arınmışlar iş ilişkilerini tehlikeye atmamak için çünkü iş ilişkileri onlar için fevkalade? | Open Subtitles | ألا تتوافق معي أن كلاهما قد طمرا إنجذابهما لبعض بسبب الخوف من يدمروا علاقتهما العملية بسبب أن علاقتهما العملية |
Bana kalırsa, ahlaksız eşcinsel ilişkileri uğruna kaçmış olabilirler. | Open Subtitles | لذا اعتقد انهما ذهبا ليكملا علاقتهما الشاذه |
İlişkileri her zaman karşılıklı faydaya dayanıyordu ama kamunun ve kanunların önünde bunun bir önemi yoktu. | Open Subtitles | علاقتهما كانت عادية دائماً لكن ذلك لم يهم في أعين العامة أو القانون |
Miguel'in annesi ilişkilerini onaylamıyorsa öldürmek için bir neden olabilir. | Open Subtitles | وان وضع اللوم على والدة ميغيل لإيقاف علاقتهما فذلك سيمنحه الدافع |
İlişkilerini bitirmek için 10 günün var. Çok az. | Open Subtitles | لديك 10 أيّام لإنهاء علاقتهما. |
Eğer Jeff ve Britta'nın arkadaşı olsaydın ilişkilerini macera olarak görürdün. | Open Subtitles | إذا كنت صديقاً لـ(جيف) و (بريتا) يجب أن ترا علاقتهما, كمغامرة |
Burada iki meslektaş iş ilişkilerinin sınırlarını öğreniyor. | Open Subtitles | لدينا هنا زميليّ عمل يعرفان حدود علاقتهما المهنية |
Bu tuhaf çünkü ilişkilerinin benim için sorun olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | وهذا غريب إذ أنّني أخبرتُكَ أنّني بخير حيال علاقتهما |
Zamanın başlangıcından beri bu ilişki böyle sürüp gider. | Open Subtitles | الدفع والسحب وهذي كانت طبيعة علاقتهما على طول الأمد |
Robert Fischer'ın babasıyla ilişkisi nasıl? | Open Subtitles | تروج شائعة أنّ علاقتهما معقدة تماماً |
- Sevgilisi. - Çok takintili bir iliskileri var. | Open Subtitles | ـ إنه صديقها ـ علاقتهما تشاركية جداً |
Belki ilişkilerine göndermede bulunmuyordu, Poirot. | Open Subtitles | ربما لم يكن يُشير الى علاقتهما العاطفية يا بوارو |
O kadın, ilişkilerinden de bahsetmiştir. | Open Subtitles | اعتقد ان هذه المرأة قد اخبرتك عن علاقتهما معا ؟ |