Madem ihtiyacınız olmayan şeyler için paranızı harcamaktan çekinmiyorsunuz bir de ihtiyacınız olmayan şeyleri ücretsiz vermeyi deneyin. | Open Subtitles | أن تنوين صرف مالك على أشياء لاتحتاجينها لذا, لِم لا تحاولين إعطاء الأشياء التي لا تحتاجينها بالمجان |
Güzel şeyler için kendini satan biri mi? | Open Subtitles | شخصٌ من الممكن أن يبيع نفسهُ لكي يحصل على أشياء جيدة ؟ |
Ailenin böyle şeyler için hazır olduğunu bildiğini sanıyorsun ve olmadığında... | Open Subtitles | تعتقد أن والديك يعلمون أنك جاهز للحصول على أشياء و عندما لا تكون جاهزا .. لكن ذلك لا يكون صحيحا دائما 371 00: |
Yeni şeylere açık olmanızı sağlar ve bir şeyleri anlayabilmenizi sağlar. | TED | هذا يجعلكم منفتحين على أشياء جديدة، وهذا يمكِّنكم من فهم الأشياء. |
Bırak dünya elektrikli hâle gelsin ve sen de gidip başka şeylere odaklan. | TED | وتدَع العالم يتّجه للكهرباء، وتذهب أنت للتركيز على أشياء أخرى؟ |
Ağaç parçaları, duvarlar gibi belirli, tuhaf şeyler üzerine anılar kazıyarak iletişim kurma... | Open Subtitles | و يحفر في الذاكرة على أشياء محددة و صعبة للغاية مثل الجدران، قطع الخشب و العظام |
BRAC Kurulu yazıları üzerinde. | Open Subtitles | على أشياء لجنة .إعادة تنظيم القواعد والإغلاق |
Beyazlar böyle boktan şeyler için çok para harcıyor. | Open Subtitles | الناس البيضاء دائما تدفع الكثير على أشياء تافهة |
Belki doktordan AIDS gibi başka şeyler için tahlil yapmasını istemeliyiz. | Open Subtitles | ربما يمكن أن تسأل و الطبيب لفحص الدم ، للحصول على أشياء أخرى مثل الإيدز. |
Kendi hatan olmayan şeyler için hep kendini suçlardın zaten. | Open Subtitles | أنت دائمًا تلوم نفسك على أشياء لم تكن خطأك |
Ufacık şeyler için kendini hırpalar. | Open Subtitles | إنها تلوم نفسها على أشياء أصغر من ذلك |
- Param olduğunda onları aptalca şeyler için harcamam. | Open Subtitles | -عندما أملك مالاً .. لن أنفقه على أشياء تافهة |
Kimse ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyor, değiştiremeyeceğimiz şeyler için yas tutarak zamanımızı harcayamayız. | Open Subtitles | الآن , لا أحد منا يعلم كم هو المتبقي من الوقت لكل منا لذا , لا نستطيع إضاعة المزيد من الوقت فى البكاء على أشياء لا نستطيع تغيرها |
Gerçek dünyada başarı, ne kadar motive olduğunuza ve akranlarınızın ne yaptığı gibi şeylere bağlıdır. | TED | ويعتمد النجاح في العالم الواقعي على أشياء من بينها مدى استعدادك وكذلك الأمور التي يقوم بها أقرانك. |
O olmasaydı sıradan şeylere hapsolurdum duygularım da incelmezdi. | Open Subtitles | لولاه كانت كل أفكاري و مشاعري ستنصب على أشياء عادية |
Döndüğüm için, hayatta daha önemli olan şeylere yoğunlaşmak istiyorum. | Open Subtitles | بعدما رجعت أفضل التركيز على أشياء أهم بالحياة |
İnsanların üzerinde düşünmedikleri şeylere bakmanızı kimsenin üzerinde çalışmadığı şeyler üzerine çalışmanızı sağlayan meraktır. Çünkü bu katma değerin olduğu yerdir. Ve bunu yapmayı istemek risk almak demektir. | TED | وبالتالي، كان هذا فضولا، كان أن ننظر للأشياء بشكل قد لا يفكر فيه الناس، أن نعمل على أشياء لا أحد غيرنا يعمل عليها، هناك حيث توجد القيمة المضافة فعلا، بوجود إرادة للقيام بهذا، ومواجهة هذه المخاطر. |
İnsanların göremediği bir şeyin gerçekliği üzerine ısrar etmekten daha da kötüsü, yani fiziği atomlar üzerine temellendirmek, öngörülemeyecek kadar karmaşık şeyler üzerine temellendirmeye niyetlenmekti. | Open Subtitles | أسوأ من الإصرار على واقع شيء لا يمكن للناس رؤيته، أن تبني الفيزياء على الذرات، عنى بناءها على أشياء كانت سلوكها معقد في التنبؤ. |
Hem sonuçta aşk bayağı şeyler üzerine kurulur, değil mi? | Open Subtitles | بعد كل ذلك الحب مبنية على أشياء مبتذلة. |
Cane'in yazıları üzerinde çalışmaktan cidden hoşlanıyor musun? | Open Subtitles | هل تحبى حقا" العمل على أشياء كان؟ |