Dışarıya çıkıyorum, ama yemeğe yetişirim. Yemek için iki kişilik yer hazırla. | Open Subtitles | سأغادر , ولكنني سأعود للغداء , سيكون على الغداء شخصان |
Yemek için bizimle buluşacaktı. Gecikeceğim diye telefon etti. | Open Subtitles | كان مفترضا أن يقابلنا على الغداء ثم اتصل و أخبرني انه سيتأخر |
Kendin giyebilmen daha iyi. Öğle yemeği için jöle ister misin? | Open Subtitles | هذا شعور أفضل هل تريد المزيد من اللبن على الغداء ؟ |
Birileri Öğle yemeği için turşu Yemekte ısrar edince, görev biraz gecikti. | Open Subtitles | ولكن شخص ما أكل مخلل الملفوف على الغداء وهو يخرجني عن طوري |
Jonathan'a Yemekte sizi rahatsız etmek istemediğimi söyledim, ama ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أخبرت جوناثان أنني لا أريد إزعاجكم على الغداء لكنه أصر |
Bunu öğle yemeğinde konuşuruz. Ailemle beraber öğle yemeğine davetlisin. | Open Subtitles | سنتحدث عنها على الغداء أنت مدعو على الغداء مع عائلتي |
Senin gideceğin yerde değil... ama öğlen yemeğinde beni bulabilirsin. | Open Subtitles | ليس حيث ستكون ولكن ربما نتقابل على الغداء |
Sırf Yemek için milyon dolarlık kararlar veriyorum. | Open Subtitles | أنظر, أنا أضع قرارات تكلف ملايين الدولارات على الغداء |
Yemek için teşekkürler çocuklar. | Open Subtitles | سأجلب الحساب ياإلهي شكراً على الغداء ياشباب |
Yemek için sağ ol. Fikrin için üzüldüm. | Open Subtitles | شكراً على الغداء وآسفه على نسختك الكتابية |
Oğlum, yarın Yemek için buluşalım. | Open Subtitles | عزيزي, اعمل شي واحد قابلني غدا على الغداء في النادي |
Ben Öğle yemeği için bile ne sipariş edeceğimi bilemiyorum. | Open Subtitles | أنا بالكاد أعرف ما أريد أن أطلبه على الغداء ؟ |
Öğle yemeği için kleptomanlar ağzınızdaki yemeği çalarlar. | Open Subtitles | مصـابون بداء السّرقة على الغداء سيسرقون الغذاء قبل وضعـه في فمّكِ |
Ama biz bir aile olduğumuz için birimiz Öğle yemeği için sıraya girmezse kimse öğle yemeği yiyemez. | Open Subtitles | ولكن لأننا عائلة اذا تخلف أحدنا ولم يصطف معنا للذهاب للمطعم فلا أحد منا بإستطاعته أن يحصل على الغداء |
Onlarla bugün Öğle yemeği için buluşamaz mısın? | Open Subtitles | لايمكنكِ فقد مثلاً لقائهم على الغداء اليوم. |
Bir düşünsene, Yemekte insanların olması yerine insanlarla yemeğe gidiyoruz. | Open Subtitles | فكّري في هذا بشر على الغداء بدلا من بشر كغداء |
Bugün hiçbir şeye zamanım olmadı. Bugün Yemekte ne yedim biliyor musun? | Open Subtitles | لم أحظى بلحظة لفعل أيّ شيء أتعرف ماذا تناولت على الغداء اليوم؟ |
Ben daha çok, seni öğle yemeğine götürmek gibi şeylerden bahsediyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أفكر أكثر في أن أحضر لك شيئاً على الغداء |
öğle yemeğine kalmalısınız beyler. | Open Subtitles | ولكن بالطبع عليكم أن تبقوا على الغداء يا سادة |
öğlen yemeğinde biraz içtim de. - Maliyet raporları geldi mi? | Open Subtitles | تناولت كأساً على الغداء هل وصلت تقارير الكلفة تلك؟ |
Pazar günleri birlikte Sausalito'da yemeğe çıkan galeri sahipleriyle eleştirmenlerin oluşturduğu gizli bir topluluk neyin "havalı" olduğuna karar veriyor. | Open Subtitles | هناك مجتمع سري مكون من مالكي المعارض و النقاد يجتمعون على الغداء كل يوم أحد ليقرروا ما هو الفن الجميل |
On yıl önce, evinize akşam yemeğine geldiğim gece... | Open Subtitles | قبل عشر سنوات عندما أتيت لبيتكم على الغداء |
Bekle, bekle, bekle, düşünüyorum da, neden öğlen yemeğine gelmiyorsunuz | Open Subtitles | إنتظر ، إنتظر ما كنت أفكر به هو لمَ لا تأتي على الغداء |
Şimdi Jennifer'ı arayıp... Öğleyin ne yediğinizi söylemesini iste. | Open Subtitles | أريدك ان تتصلي بجنيفر ,و أريد منكي ان تخبريها لتقول لكي ماذا أكلتي على الغداء |
Senin gibileri kahvaltı ve bazen de öğle yemeği niyetine yer. | Open Subtitles | إنه يأكل الشباب أمثالك على الإفطار و بعض الأحيان على الغداء |