Sonra koltuğa oturup aynı onun yaptığı gibi... ..bahçeyi seyrettim. | Open Subtitles | ثم جلست على الكرسي لأرى ما صنعت يداي من خلال عينيها |
Evet, Shelley süzülerek ofise gelmiş ve kendini bir koltuğa atmış. | Open Subtitles | شيلي تأتي بتثاقل إلى المكتب تجلس على الكرسي |
Sonra katil geri gelmiş. sandalyeye oturtmuş ve 14 defa bıçaklamış. | Open Subtitles | ــ ثم القاتل عاد مجدداً ــ و وضع الجثة على الكرسي |
Karşı koltukta birisinin burnu kanamış olmalı. | Open Subtitles | يبدو أن أنف شخص ما قد نزف على الكرسي المقابل. |
Git Sandalyede otur. Sol gözünü bununla kapat ve buraya bak. | Open Subtitles | إجلسي على الكرسي ، غطي عينك اليسرى بهذا و إنظري هنا |
Söz. Bu Sandalyeden kalkmayacağım. Bu branç neden bu kadar önemli? | Open Subtitles | سأبقى جالسا على الكرسي لم الغداء مهم لهذه الدرجة ؟ |
Evet, ama olay şu ki, tekerlekli sandalyenin üstünde bir isim vardı. | Open Subtitles | لقد كان هناك اسم مكتوب على الكرسي المتحرك |
Seni beşinci kapının oradaki bankta bekliyor olacağım. | Open Subtitles | وسأنتظرك على الكرسي القريب من البوابة رقم 5 |
Sandalyedeki çirkin kazağıyla dondurma yiyordun. | Open Subtitles | تتشارك مثلجات مع القميص القبيح الخاص بها على الكرسي. |
Camı kırıp arka koltuğa kusan evsiz herif. | Open Subtitles | المتسول الذي كسر النافذة وتقيأ على الكرسي الخلفي |
koltuğa oturunca Madacorp'un server'larını yakacak bir enerji dalgası oluşturabilirim. | Open Subtitles | عندما اجلس على الكرسي استطيع إنشاء طاقة مندفعه التي سوف تحرق جميع أجهزة شركة البرمجيات |
Bu cihazları kullanmadığı zaman tamamen tekerlekli sandalyeye bağlı bir hasta bu. | TED | من دونها، فهو يعتمد كليا على الكرسي المتحرك. |
(Kahkahalar) Hareket şeklin gücüme gitti, hayvansal incelikten yoksunluğun, yemek için sandalyeye oturma şeklin, kucağında bir battaniye, elinde bir bıçak... | TED | كرهت طريقة تحركك، فقدانك للجمال الحيواني، طريقة جلوسك على الكرسي لتأكل، منديل المائدة على حجرك والسكين فى يدك. |
Yerden sandalyeye çıkmak oldukça kolay olacak. | Open Subtitles | و بعدها سننزل بسهولة الى الأرض و سنصعد على الكرسي |
Bence hiç kimse bir koltukta bu şekilde oturmaz. | Open Subtitles | لا أحد سيجلس على الكرسي في هذة الوضعية . أعتقد ذلك |
Bunak yağ tulumu bu yüzden büyük koltukta değil artık. | Open Subtitles | لهذا الكل يحاول ان يجلس على الكرسي الكبير |
Saadece, benden mesaj gelene kadar onu Sandalyede tut, yeter! | Open Subtitles | فقط أبقيه جالساً على الكرسي حتى أرسل لكِ رسالة نصيّة |
Yönetmen sana söylediğinde sadece Sandalyeden düşeceksin. | Open Subtitles | عندما يقول المخرج اكشن ستسقطين من على الكرسي |
sandalyenin üstünde. | Open Subtitles | إنها على الكرسي |
bankta oturmak, etrafı seyretmek, birçok olay olur. | Open Subtitles | على الكرسي, نشاهد جميع ما يحدث. |
McKinley'de iken süveterinin ve kemerli pantolonunun içinesıkışmış tekerlekli Sandalyedeki birinekolduğumiçin kimse benimle takılmak istemiyordu. | Open Subtitles | في ماكنلي لم يرد أي شخص فعل أي شيء معي لأننكي كنت الغبي على الكرسي المتحرك |
Benimki yemek odasındaki Sandalyenin üzerinde. | Open Subtitles | خاصتي على الكرسي في غرفة الطعام |