Durağa geçip kapıya yakın bir yerde dur. | Open Subtitles | أدخلي إلى قمرة القيادة وأبقي على مقربة من الباب |
Herkes birbirine yakın bir yerde durmalı. | Open Subtitles | على الجميع أن يبقوا على مقربة من أي شخص آخر |
Sınıra yakın bir yerde kalıyormuş. | Open Subtitles | ويبقى على مقربة من الحدود، لذلك ،نحن في سباق الآن |
Kiyo-san ve diğer kızlar buralarda içiyorlar. | Open Subtitles | الفتيات يشربون على مقربة من هنا |
Kiyo-san ve diğer kızlar buralarda içiyorlar. | Open Subtitles | الفتيات يشربون على مقربة من هنا |
Kumandanın yakın bir yerde villası vardı, eşi kasabadaki diğer garnizonlarda olduğu gibi, aile hayatının kendi payına düşen görevlerini yerine getiriyordu. | Open Subtitles | ولصاحب الأمر قصر على مقربة من المعسكر يحيا فيه هو وامرأته كما يحيا الأزواج، ويتلقّيان فيه ذوي الجاه من أمثالهما، لا فرق في ذلك بين حامية وحامية. |
Cesedin durumuna bakılırsa evin içinde, patlamanın kaynağına yakın bir yerde olması lazım. | Open Subtitles | ...من حالة الجثة ينبغي عليها أن تكون في المنزل على مقربة من مصدر الإنفجار |
Ailenize yakın bir yerde yaşıyorlardı öyle değil mi? | Open Subtitles | كانوا يعيسون على مقربة من عائلتك أليس كذلك؟ في "بو"؟ |
Metro kartı onun dün akşam Bronx'a gittiğini ve Ana'nın mahallesine yakın bir yerde indiğini gösteriyor. | Open Subtitles | بطاقة قطارات الأنفق تظهر بأنه ركب من " برونكس " ليلة أمس ونزل على محطة على مقربة " من حي " آنا |
Ark, buraya yakın bir yerde tedarik deposu olduğunu bulmuş. | Open Subtitles | ماذا إذاً ؟ و جدوا في الـ(آرك) سجلات قديمة تظهر وجود مستودع مؤن على مقربة من هنا |