Ve özellikle, bir yazar olmak bile Kesinlikle istemiyordum. | TED | وفجأة لم أرغب حتى في أن أكون كاتبة على وجه التحديد. |
Evet Gustav, Kesinlikle reddediyorum. | Open Subtitles | نعم، يا غوستاف، هذا هو على وجه التحديد ما أنكره |
Sanki ona acımamız için tasarlanmış bir plan. özellikle de senin. | Open Subtitles | يبدو تقريبا انه مصمم لتوليد التعاطف على وجه التحديد معك أنت. |
- Bir reklam ödülü kazanmalı demiyorum ama özellikle elma odaklı reklamlar için bir ödüle aday olabilir elbette. | Open Subtitles | أنا لا أقول بأن عليه أن يفوز بجائزة الإعلانات.. ولكنه من المؤكد بأنهُ سيُرشّح لإعلانات التفاح على وجه التحديد. |
Aynen öyle. | Open Subtitles | على وجه التحديد. |
Başka taramalara daha ihtiyacımız var, beynini tam haritasını çıkarmak için. | Open Subtitles | نحن بحاجة لعمليّة فحص أخرى على وجه التحديد ، خريطة دماغك |
Şey, yani, kesin olarak bana söylemediler ama onlar burada değiller ve onlar yokken de ben burada kalıyorum. | Open Subtitles | حسنا ، أعني لم يقولو لي على وجه التحديد ، لكنهم بعيدون ، وهذا ما أفعله عندما يكونو بعيدين |
Bense tam tersine, gayri resmi unvanımı çok seviyorum çünkü onu Kesinlikle hak ettim. | Open Subtitles | ولكنّي أنا، على الجانب الأخر، أحبّ كنيتي غير الرسميّة لأنّي على وجه التحديد الذي فزت بها |
Kesinlikle onların kutu olduğunu biliyorum çünkü kutular ısındığında, genleşirler, ve genleştiklerinde de, patlarlar, ve o tren Bellevue'daki bir doğum suiti gibi görünüyor. | Open Subtitles | أنا أعرف على وجه التحديد أنها كانت صناديق لأن الصناديق عندما تسخن فإنها تتوسع وعندما تتوسع تنفجر |
Opioidlerin durumunda, çoğu zaman Kesinlikle hastanı uyuşturucudan vazgeçirmek değil, onları daha uzun süre etki altında tutan diğer opioidlere transfer ediyorlar: bakım tedavisi için metadon ya da buprenorfin. | TED | في حالة المسكنات الأفيونية، فهذا غالباً يشمل على وجه التحديد عدم فطم المريض عن الدواء، بل إعطائهم مسكنات أفيونية آمنه وأطول فعالية: كالميثادون أو البوبرينورفين للاستمرار على العلاج. |
- Kesinlikle. Öyleyse daha çok kişi davet etmeliyiz. | Open Subtitles | - على وجه التحديد ثم يجب أن ندعو المزيد من الناس |
Müvekkilim Kesinlikle söylemememi istedi. | Open Subtitles | موكلي على وجه التحديد أمرني أن لا أقول |
Bu durumu özellikle mobilde gözlemleyebilirsiniz. | TED | وترون هذا في أجهزتكم المحمولة على وجه التحديد. |
Kanye bana özellikle Tanrı olmak istediğini söylemedi. | TED | لم يخبرني كاني على وجه التحديد بأنه رغب أن يكون إلهً؟ |
Diş doktorları, optometristler, psikologlar ve belki de özellikle veterinerlere karşı... | TED | أتحدث عن أطباء الأسنان والمتخصصين في البصر و علم النفس، ولكن ربما أطباء الحيوانات على وجه التحديد. |
Kanımca bu teknolojinin klinik uygulamalarını, özellikle yetişkinlerde önümüzdeki 10 yıl içerisinde göreceğiz. | TED | أعتقد أننا سنشهد تطبيقات طبية لهذه التقنية لدى البالغين على وجه التحديد في غضون السنوات العشر المقبلة. |
Aynen öyle. | Open Subtitles | على وجه التحديد. |
Evet, Aynen öyle. | Open Subtitles | على وجه التحديد. |
İşte tam olarak bu sebepten dolayı araştırmaya devam etmeliyiz. | Open Subtitles | ولهذا على وجه التحديد, لماذا نحن بحاجة إلى مواصلة التحقيق |
İşte 10 yıl sonra... Aslında tam olarak 12 yıl sonra buradaydım. | Open Subtitles | بعيداً كنتُ، وبعد عشر أعوام بل اثني عشر عاماً على وجه التحديد.. |
kesin olarak restoranın isminden bahsetmiyor. Lokasyonu da belirsiz gibi. | Open Subtitles | حسناً ، مثل ، أنه لا يذكر على وجه التحديد |