- Bu keşifle ilgilidir. - Ama bulduğunuz şeyi mi arıyor olmanız gerekir? | Open Subtitles | أنها عن الأستكشاف لكن هل يجب عليك أن تبحث عن الشيء الذي وجدته |
Bunca zamandır grubumuzu bir araya getiren şeyi merak ediyordum. | Open Subtitles | طوال هذا الوقت كنت اتسائل عن الشيء الذي جمع مجموعتنا |
Ayıkken komisyona söylemediğiniz bir şeyi, sarhoşken ona neden söylediniz? | Open Subtitles | تخبريه عن الشيء وانت سكرانه إذا لماذا لم تخبري اللجنة وانت صاحية؟ |
Sadece daha sonra yapacağım korkunç bir şey için yatırım yapıyorum. | Open Subtitles | فقط أحفظ كفّارة عن الشيء المُريع الذي قد أقوم به مستقبلاً. |
Bu ikisi hakkında çok ilgi çekici bulduğum şey, her ikisinin de aynı şeye bakmasıdır: Her ikisi de çevrelerine karşı bir tepkidir. | TED | ما قد تجده مثيرا جدا للاهتمام حول هذين حيث أن كلا منهما يعبر عن الشيء نفسه: باستجابتهم للبيئة المحيطة بهم. |
Seni durduran tek şeyin, benim tepki verebilecek olmam olduğunu düşünmeye başladım. | Open Subtitles | لدي انطباع عن الشيء الذي عقد بعودتكم هو كيف سترون ردة فعلي |
Gerçek bir şeyin yerini tam almaz ama ihtiyacın olduğu zaman hazırdır. | Open Subtitles | ليست بديلا عن الشيء الحقيقي، لكنها على استعداد ومتاحة عند الحاجة إليها. |
Yani, demek istediğim, onlar seni dövmeden önce... dayak yemene yol açacak şeyi yapmana engel olurdum. | Open Subtitles | لا, أعني قبل أن يضربوك كنت سأجعلك عن تتوقف عن الشيء الذي كنت تفعله مهما كان والذي جعلهم يضربونك |
Birkaç şeyi deniyor, kendine uyan bir şeyler arıyor. | Open Subtitles | .إنه يجرب بعض الاشياء للبحث عن الشيء الذي يلائمه |
Yaptığım şeyi asla kimseye anlatmamıştım. | Open Subtitles | لم أقل لأيّ شخص عن الشيء الذي يمكنني أن أفعله |
Asla sahip olmadığın ve asla sahip olmayacağın şeyi bırakıyorsun: | Open Subtitles | انت تتنازل عن الشيء الوحيد الذي لا يمكنك ابداً الحصول عليه ولن تحصل عليه ابدً |
Sorun değil. Ne yaptığımı biliyorum. Bu şeyi bu şeyden çıkardığımın farkındayım. | Open Subtitles | حسنا, أنا أعرف ما أفعله أعلم أن الشيء خارج عن الشيء |
Bu uçan balıklar bunu mümkün kılabilecek tek bir şeyi arıyorlar. | Open Subtitles | يبحث السمك الطائر عن الشيء الوحيد الذي يحقّق ذلك. |
İkimizin de Osaka'da aynı şeyi aradığımızı biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنا كنا في أوساكا نبحث عن الشيء نفسه |
Ama bunu sağlamak için elimde kalan tek şeyi de feda etmeliyim. | Open Subtitles | و لتحقيق تلك الأمنية فإن علي التخلي عن الشيء الصحيح الوحيد |
Buraya, dünyada seni mutlu edebileceğini düşündüğün tek şeyi bulmaya geliyorsun... | Open Subtitles | تأتي إلى هنا باحثاً عن الشيء الوحيد في العالم الذي تظن أنه سيجعلك سعيداً. |
O an söylediği bu şey benim atladığım şeydi; nasılsa bir noktada, hayatım tekrar normale dönecekti. | TED | أخبرتني في تلك اللحظة عن الشيء الوحيد الذي غفلت عنه، وهي أن حياتي ستعود لطبيعتها في نقطة ما. |
Ama eskiden Rawls'ın eviymiş. Bir şey aramak için gelmiş. | Open Subtitles | نعم، لكن راولس يستعمل لعيش هنا و هو يرجع بحث عن الشيء. |
Charlie, aslında yapılacak doğru şeyin ne olduğunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | تشارلي , انك تعلم في قلبك عن الشيء الصحيح لتفعله |
Ve bu sadece, Büyük Set Resifi'ni bu denli harika yapan şeyin başlangıcı. | Open Subtitles | وهذه مجرد بداية عن الشيء الذي يجعل الحاجز المرجاني عظيم جدا. |