Eğer bir insan beyni gördüyseniz, iki yarıkürenin birbirinden bütünüyle ayrı olduğu aşikardır. | TED | إذا سبق ورأيتم مخ بشري يتضح أن النصفين الكرويين منفصلين تماماً عن بعضهما. |
ve Paris'te birbirinden yaklaşık 5.5 mil kadar uzak iki deney düzeneği kurdu. | TED | وأنشأ محطتين للتجارب، تبعدان عن بعضهما حوالي 5 أميال ونصف، |
Tabii ki, sizin bilmediğiniz şey şu ki, bu iki istasyon birbirinden sadece yaklaşık yüz metrelik bir mesafede. | TED | بالطبع، ما لا تعرفه هو أن المحطتين تبعدان عن بعضهما البعض مسافة مائة متر فقط |
Okyanusun altında, iki kıtayı neredeyse tam ortadan bölen Atlantik-ortası sırtı da hâlâ yine bu iki kıtanın arasındaki, itici güç konumundadır. | Open Subtitles | وتحت المحيط، يُقسم حيد منتصف الأطلنطي القارتان بالتسواي تقريباً عند المنتصف، حيث ما زال يفصلهما عن بعضهما. |
Yani, hep birbirlerini ararlar ve geri kalanları önemsizdir. | Open Subtitles | لذا ، يبحثان دوماً عن بعضهما الآخر وكل تلك التفاهات الأخرى.. |
İki maymun grubunun birbirinden son derece iyi ayrıldığını görebilirsiniz. | TED | ويمكنك أن ترى مجموعتي القرود منفصلتين تمامًا عن بعضهما. |
hiçbirşeyi olmayan, birbirinden farklı iki insandan ibaret. | Open Subtitles | شخصانلايمتلكانشيئاً.. مختلفان عن بعضهما البعض كثيراً |
Aileleri arasına husumet girmiş ve onları birbirinden ayırmış. | Open Subtitles | عائلتيهم كانتا تتحاربان و قد أبعداهما عن بعضهما |
Bugün hâlâ birbirinden yüzlerce kilometre uzakta, Mars'ın değişik bölgelerini inceliyorlar. | Open Subtitles | ولاتزالان تستكشفان اليوم مناطق ..على المريخ حتي اليوم في مواقع على الكوكب تبعد مئات الأميال عن بعضهما البعض |
Ve gözlerin de birbirinden fazla ayrılar ama o burun için normal. | Open Subtitles | بعيدتين عن بعضهما بشدة لكن عليهما أن يُلائما هذا الأنف المعوج و أنا أشعر بالأسى لك |
Bu balinalar bir açıdan, başta ikizlere benzeyen sonra birbirinden uzaklaşan iki kıtanın hayatta kalan son bağlantılarıdır. | Open Subtitles | هذه الحيتان هي الرابطة الوحيدة المتبقية بين قارتين اللواتي بدأن كتوأمين و إبتعدن عن بعضهما مساحة شاسعة |
Biliyorsunuz, damıtma işlemi iki maddenin farklı buharlaşma noktalarından yararlanılarak birbirinden ayrılması oluyor. | Open Subtitles | كما تعلم، عملية التقطير هى عبارة عن فصل مادتين عن بعضهما عن طريق دفعهما إلى العودة إلى حالتهما الطبيعية وهى التبخر |
Ve beyine baktığınız zaman, her iki beyin korteksinin birbirlerinden tamamen ayrı olduğu açıkça görülür. | TED | وعندما تنظرون إلى المخ، فإنه من الواضح أن النصفين منفصلين تماماً عن بعضهما |
Duygusal bir ilişkileri olmalı. Sevgi veya nefret fark etmez. ayrı kalamazlar. | Open Subtitles | كره أو حب ,لا يهم لن يظلا بعيدا عن بعضهما البعض |
Oh, soruşturmanın bu bölümünü ayrı tutacağımızı düşünmüştüm. | Open Subtitles | لقد أعتقدت أننا سنقوم بفصل كلا جانبي التحقيق عن بعضهما البعض |
- Ve o zamandan beri hep birbirlerini aramışlar | Open Subtitles | و يبحثان عن بعضهما منذ ذلك الحين. ياللرومانسية. |