DNA sonucuna göre otopsideki ceset, NCIS ajanı Abog Galip'e ait. | Open Subtitles | الحمض النووي يؤكد ان الجثه (الموجودة بالمشرحة هي للعميل (أبوغ غاليب |
İlk salisede, yani gözünü kırpmandan daha kısa bir süre içinde varilin alt kısmı ve Galip'in vücudunun alt kısmı parçalanıyor. | Open Subtitles | في أول جزء من الثانية أقل من الوقت المستغرق لتغمض فيه عيناك قاع البرميل و جسد (غاليب) السفلي تحولوا إلى رذاذ |
Abog Galip adıyla tekrar gönder. Deniz Ulaştırma'dan mürettebat çizelgesini isteyin. | Open Subtitles | أرسليه ثانية كما يعرف بـ (أبوغ غاليب) أحضر لي قوائم الأسماء |
Abog Galip'in ABD'ye girdiğine dair bir kaydımız yok. | Open Subtitles | (ليس لدينا أي سجل عن (أبوغ غاليب الذي يدخل الولايات المتحدة |
Madem Galip o kişinin kim olduğunu ya da geminin adını biliyordu, niye kaçtı? | Open Subtitles | إن كان (غاليب) يعرف من هو او أسم السفينة لماذا ركض؟ |
Galip'in Ebu'nun planlarıyla ilgili bilgisi vardıysa, Gibbs'e söyleyecek vakti yok muydu? | Open Subtitles | إن كان (غاليب) لديه معلومات عن خطط (أبو), هل كان لديه الوقت ليخبر (غيبس)؟ |
Jethro, daha önce gelecektim ama DiNozzo, Ajan Galip'in otopsisini bitirmemi istedi. | Open Subtitles | (يا (غيثرو كنت سأكون هنا مبكراً لكن (دينوزو) أصرّ (لقد أنهيت تشريح العميل (غاليب |
Galip'in Ebu'nun planlarıyla ilgili bilgisi vardıysa Gibbs'e söyleyecek vakti yok muydu? | Open Subtitles | إن كان (غاليب) لديه معلومات عن خطط (أبو), هل كان لديه الوقت ليخبر (غيبس)؟ |
Otopsiden sonra Ducky Abog Galip'in patlama sırasında benzin varilinde oturduğunu söyledi. | Open Subtitles | بعد إنهاء التشريح, (داكي) متأكد فعلياً أن (أبوغ غاليب) كان داخل برميل النفط عندما حدث التفجير |
- Çaylak, Galip neden o varildeydi? | Open Subtitles | أيها الإختباري لمَ كان (غاليب) داخل برميل النفط؟ |
Pinpin Pula, Gibbs ve Galip'in çamaşırhanede olacağını nereden biliyordu? | Open Subtitles | أن (غيبس) و (غاليب) سيكونا في حجرة الغسيل؟ |
Otopsi raporuna göre Galip bombanın üstünde oturuyordu. | Open Subtitles | تقرير المشرحة يقول أن (غاليب) كان جالساً على القنبلة |
Varil dağılırken Galip'in kalan bedenini havaya uçuruyor. | Open Subtitles | برميل النفط يتفتت لكنه يحتفظ بالسلامه الكافية ليصعد بجسد (غاليب) إلى السقف |
Aynen öyle. Galip'in kaçtığını biliyoruz. Gibbs'in onu kovaladığını biliyoruz. | Open Subtitles | بالضبط, نعلم أن (غاليب) ركض نعلم أن (غيبس) طارده |
Çamaşırhaneye girdiklerini, Galip'in varilin içindeki bombanın üstünde oturduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نعلم أنهم كانا في حجرة الغسيل نعلم أن (غاليب) جلس على قنبلة داخل برميل النفط |
Gümrükteyken Galip'in Pinpin olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | كنت تعلم إنه (بينبين) و ليس (غاليب) عند بوابة الجمرك |
Bu, Gibbs'e gösterdiğim Özel Ajan Abog Galip'in NCIS'teki resmi. | Open Subtitles | هذه صورة هوية مركز التحقيقات للعميل الخاص (أبوغ غاليب) التي عرضتها على (غيبس) ما قصدك يا (دينوزو)؟ |
Kaptan Mahir, Pinpin'in gümrükten Galip olarak geçtiğini itiraf etti. | Open Subtitles | الربان (ماهر) أعترف إلى (زيفا) أن (بينبين) عرّف نفسه كـ (غاليب) أثناء تفقد الجمرك |
Yani Pinpin ona Galip'in pasaportunu verince şüphelenmedi. | Open Subtitles | حتى عندما يسلم له (بينبين) جواز سفر (غاليب) سيكون كل شيء على ما يرام |
Galip elindeki belgelerle dünyadaki her gemiye binebilir. | Open Subtitles | أوارق (غاليب) مخصصه حتى تضعه بين أي طاقم في العالم |