"غيابها" - ترجمة من عربي إلى تركي

• yokken
• yokluğunda
• yokluğunun
• yokluğu
• yokluğunu
• kayıp

Neyse, mesele şu. Vera o konuşmayı dinlemek için her şeyi yapar. Ama o evde yokken Achilles'e bakacak kimsesi yok.
فيرا يمكنها أن تفعل أي شئ للذهاب لَكنَّها لم تجد أحد يهتم بأكيلس أثناء غيابها.

Bak, büyükannem markette ve o yokken kimseyi içeriye alamam.
إسمعي .. جدتي في السوق وإنني لن ادع أيه شخص يدخل أثناء غيابها

Onun yokluğunda çocuklarımıza nasıl mümkün olan en iyi ebeveyn olabileceğimi sordum.
سألت إيمي كيف من الممكن أن أكون أفضل أب لأبنائنا علي الرغم من غيابها.

Öyle ki onun yokluğunda ilgisi Hope'un annesine yöneldi.
لدرجة كبيرة انه في غيابها تركيزه منصب على امها

Evet, değerli biriydi ancak yokluğunun sunduğumuz hizmetlere hiçbir etkisi olmayacak.
نعم، كانت مصدر قوّة، لكن غيابها ليس له تأثير على الخدمة التي نُقدّمها.

Annemin yokluğu uzadıkça büyükannemin tedavisinin iyiye gitmediğini düşünüyorum.
وكلما طال غيابها كلما قلقت أن علاج جدتي لم يسر بشكل جيد

O zaman Kenzi'nin yokluğunu hissettirmeyeyim: Kim Kramp-lanmış?
لو سمحتم سأكون كينزي في غيابها من الذي لديه مؤخرة ضيقة ؟

48 saat geçmeden kayıp olduğunu bildiremem bile.
و لن أعتبرها مفقوده حتى يمضي على غيابها 48 ساعه

Onlar yokken burada kalma karşılığında şehirde olduklarında bütün işlerini yapıyorum.
في الواقع أريد التحدث معك لأنك من يدير المنزل مقابل العيش هنا في غيابها

Doğru, o yokken geldik. Gizli hareket eden bir grubuz.
صحيح، لقد وصلنا في غيابها نحن نحب التخفي

Saldırgan o evde yokken içeri girmiş ve eve gelmesini beklemiş.
المُعتدي اقتحم المنزل في غيابها وانتظر قدومها للمنزل.

- Hayır, sahibi Dr Post. Ben burada çalışıyorum ve o yokken ben sorumluyum.
أنا أعمل هنا و أنا المسؤولة في غيابها

Gerçi Alex uzaklaşacak ya da ölecek olsa ve yokluğunda Dave'yle evlenmemi istese, onun iyiliği için, bunu kesinlikle düşünürüm...
الا اذا رحلت اليكس او ماتت وهو سالني للزواج في ضل غيابها سوف افكر في الموضوع من اجلها

Bence herkes, onun yokluğunda evin fazlasıyla kalkınacağını fikrindedir.
أعتقد أن الجميع يتفق معي بأن وضع المنزل قد تحسن بعد غيابها.

yokluğunda bile uyulmasını istediği kurallardan.
نوعاً من القوانين الذي تريد إبقائه أثناء غيابها

Ayrıca Sylvie'nin yokluğunda, onunla ödeşmek için oldukça iyi bir yöntem gibi geliyordu.
كان الأمر جيدًا باعتباره وسيلة لقضاء الوقت لأتساوى مع "سيلفي" أثناء غيابها.

Bu geçici olarak, Laura'nın yokluğunun yarattığı darbeyi hafifletmek için. ta ki bu yokluğa alışana kadar.
بشكل مؤقت، لتخفيف صدمة فقدان لورا بينما نعتاد على غيابها

Cersei, yokluğunun sonuçlarını anlıyor ama yine de burada değil.
سيرسي تفهم عواقب غيابها .وهاهي غائبة على أي حال

Diğer tüm çalışanlarımız gibi onun da yokluğu fark edilmeyecek ama elmalı kırıntı pastasını özleyeceğim.
مثل جميع موظفينا لا يوجد لهم أقارب ليلاحظوا غيابها على الرغم أنني سأفتقد كعكة خبز التفاح الخاص بها

yokluğu ve kampta mutlu oluşu.
بسبب غيابها وكونها كانت سعيدة في المخيّم.

Birçok kişi onun yokluğunu kadın olmasına bağlıyor.
الكثير يربط غيابها بكونها أمرأة

Birinin kayıp olduğunu rapor etmesi üç ay sürdü.
لقد اختفت ثلاثة أشهر قبل أن يبلغ عن غيابها