| Kadın, elini adamın dudaklarına uzatmış... ama yakından görebileceğin üzere adama bakmıyor. | Open Subtitles | لمست بيديها شفاهه لكن بنظرة فاحصة ستكتشفي انها لم تكن تنظر إليه |
| Bu adamı daha yakından incelemek istiyorum. Eşyaları arasında bu vardı. | Open Subtitles | أود أن ألقي نظرة فاحصة على هذا الرجل كانت بحوزته هذه |
| Bu daha küçük çocuklara yakından bir bakalım. | TED | لذلك، دعنا الآن نلقي نظرة فاحصة في الأطفال الأصغر سناً. |
| İyice bakın, bu günümüzün temiz kömür teknolojisi. | TED | خذوا نظرة فاحصة طويلة، هذه هي تكنلوجيا اليوم للفحم النظيف. |
| İyice bak. | Open Subtitles | ألقِِِِ نظرة فاحصة يا عزيزتي إنها لحظة تاريخية |
| Bir farklılık olup olmadığını anlamak için dikkatlice bakmanızı istiyorum. | TED | أريدكم الآن أن تأخذوا نظرة فاحصة لتلاحظوا إن كان هناك اختلاف .. |
| Nükleere daha yakından bakalım o zaman. | TED | لذلك، دعونا نلقي نظرة فاحصة على الطاقة النووية. |
| Eğer kök sistemine daha yakından bakarsanız, bir sürü, bir sürü değişik mikrop kolonileri olduğunu görürsünüz. | TED | لو قمت بنظرة فاحصة على نظام الجذور لو جدت العديد والعديد والعديد من مستعمرات الميكروبات المختلفة |
| Azmettiğim hedefime yakından bakmak istiyordum. | Open Subtitles | أردتُ إلقاء نظرة فاحصة على الهدف الذي حددته |
| - yakından bakmayacak mıyız? | Open Subtitles | لا ينبغي لنا أن نلقي نظرة فاحصة على منهم؟ |
| İyice yaklaşıp daha yakından bakabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك الخروج الحقيقي قريبا والحصول على نظرة فاحصة الحقيقي. |
| Tabi ki ona daha yakından bakmak isterim. | Open Subtitles | أنا متأكّد يوَدُّ أَنْ يَلقي نظرة فاحصة جداً عليه. |
| Benim yakından baktığım alan. | Open Subtitles | ما هو المكان الذي يأتي لي نظرة فاحصة في. |
| Belirgin bir şey yok. Bir boroskop alıp yakından inceleyeceğim. | Open Subtitles | في طريقي إلى الأسلحة النارية لنطاق تتحمل أن نلقي نظرة فاحصة. |
| Bence şu mumyaya daha yakından bakmalıyız. | Open Subtitles | أعتقد أننا بحاجة لإلقاء نظرة فاحصة على تلك المومياء. مُحدّد العُمر العُضوي كان مُحق. |
| Şurada, seni iyice görebilecekleri bir yerde dolaş biraz. | Open Subtitles | إمشي من هنا، حيث يمكنهم إلقاء نظرة فاحصة عليك. |
| Rıhtıma yanaşana kadar bekle yan taraftan eğil şöyle iyice bir bak aynı şey | Open Subtitles | انتظر حتى نرسو،وميل على جانب الباخرة،وانظر جيداً خدي نظرة فاحصة نفس الشيءِ |
| İyice bakın! Ve onları bulun! | Open Subtitles | ألقِوا نظرة فاحصة ، ابحثوا عن هذا الوجهِ |
| Ve senin de yapman gereken tek şey ona iyice bakmak. | Open Subtitles | كلّ ما عليك فعله هو أن تُلقي نظرة فاحصة عليه |
| İyice, yakından bana bakabilesin diye buraya geldim. | Open Subtitles | أنا هنا حتى تتمكّني من إلقاء نظرة فاحصة وقريبة منّي. |
| Mahsene dikkatlice bakarsanız bence bir tane daha bulabilirsiniz. | Open Subtitles | أعتقد لو ألقيت نظرة فاحصة في القبو، سوف تجد واحدة أخرى |