Senin ne yapıp, ne yapmaman bir fark yaratmıyor, Charlie. Hikaye, bozuk. | Open Subtitles | لا يُشكل فارقاً إذا ما كان إرتكبها أم لا فالقصّة تشوبها الريّبة |
Çok üzülmüştüm. Ama dedim ki: "Bu alanda bir fark yaratabilirim." | TED | كنت محبطاً جداً. و قلت:لكنني أستطيع أن أعمل فارقاً في هذا المجال، |
Ve size bazı verileri göstereceğim, ki bu noktalar gerçekten de bir fark yaratabilir ve yaklaşımımızı değiştirebilir. | TED | و سأريكم بعض البيانات التي أعتقد أنها يمكن أن تحدث فارقاً وطريقة جديدة للتوصل إلى السرطان |
Buradaki öğretmenlerin çoğu, bir gün bir farklılık yaratabileceklerine inanıyordu. | Open Subtitles | معظم المدرسين هنا في مرحلة ما يؤمنون أنهم يمكنهم أن يشكلوا فارقاً |
Peki faydalar açısından farkı var mı? | Open Subtitles | و لكن هل يشكل ذلك فارقاً من ناحية الفوائد ؟ |
ve akşam eve gittiğinde bilirsin işte biraz fark yaratıyorsun.. | Open Subtitles | وعندما تعود إلى منزلك ليلاً، تعلم أنك صنعت فارقاً. |
Çocuk ya da adam hiç fark etmez. Yine de hırsızlar. | Open Subtitles | أطفال أو كبار هذا لا يشكل فارقاً لدي ما زالوا مجرد لصوص |
Bu organizasyon çocukların yaşamlarında bir fark yaratıyor. | Open Subtitles | انها تصنع فارقاً كبيراً جداً في حيوات أطفال مثل هؤلاء |
Bu pop outs, gerçekten fark yaratıyorlar. Evet. | Open Subtitles | هذه الشوّاية تصنع فارقاً كبيراً اليس كذلك؟ |
Sanırım umabileceğim en önemli şey bir fark yaratabilmek. | Open Subtitles | وأفترض أن أكثر ما يمكن أن تأمل أن يحدث هو أن تصنع فارقاً ما |
Lütfen. O saçma partiye çıplak bile gitsem fark etmez. | Open Subtitles | أرجوك ، يمكن أن أذهب عارية لهذه الحفلة الغبية و لكن هذا لن يصنع فارقاً |
O işi gerçekten düzgün yaparsanız, çok şey fark eder. | Open Subtitles | إن قمت بها بإتقان، فإنها تشكل فارقاً كبيراً |
Bugün kaybettiğim iyi adamların yanında bir tanesinin daha eksilmiş, ne fark eder. | Open Subtitles | , فقدت العديد من الرجال الجيدين اليوم . واحد أكثر لن يشكل أى فارقاً |
Onlar bizim akrabamız olmaları fark etmez çünkü eninde sonunda olanların muhasebesi yapıldığında seni sikip atacaklardır. | Open Subtitles | وحقيقة ان لديهن علاقة بنا لا تصنع فارقاً لإنه في نهاية اليوم |
- Ona bakılırsa, katili yakalamak da. Doğru, ama katil için fark eder. | Open Subtitles | صحيح , لكنه سيشكّل فارقاً بالنسبة إلى القاتل |
Çok güçlü olacaksın. Herkesten güçlü olacaksın. Ancak işin sonunda pek de fark etmeyecek. | Open Subtitles | ستصبح قوي ، الأقوى ولكن في النهاية ، لن يصنع هذا فارقاً |
Senin, hangi tarafta olduğun fark etmez. Buraya geldiğimde buraya sana yardım etmeye geldiğimi sandın, değil mi? | Open Subtitles | ولا يضع فارقاً كونكَ بأيّ من الجانبين ، حينما وصلت إلى هنا ، أنتَ ظننت أنّي هنا لمساعدتكَ , صحيح؟ |
Ama herhangi bir farklılık olmadı. Hissedarları bunu öğrendiği zaman adalet istediler. | Open Subtitles | لكن لاشيء مم فعلناه قدّم فارقاً وعندما عرف مساهموه طالبوا بالعدالة |
Benimle olsan, seni ben yaratsam bile bir farkı olmayacak. | Open Subtitles | و حتى أنك معي حتي أني خلقتك، هذا لا يشكل فارقاً |
Hayatımda büyük değişiklik yaptın ve bir amacım olmasını sağladın. | Open Subtitles | لقد صنعت فارقاً فى حياتى, لقد منحتنى شيئاً أكافح لأجله. |
Hem zaten önemi yok. O bunu yapmak istemiyor. | Open Subtitles | هذا لن يصنع فارقاً على أية حال فهى لن تقبل بعرضى ذاك |
Bu noktada farklı teşhis koymaya çalışmanın faydası yok. | Open Subtitles | التشخيص التفريقيّ عند هذه المرحلة لن يحدث فارقاً |
Belki bu, çok şeyi değiştirir. Tamam, çocuklar. | Open Subtitles | ربما سيحدثُ فارقاً حسناً يا أولاد |
Bunu açıklamak gerekirse, mesela bir aslan tarafından saldırıya uğramışsanız bir kulübede ya da bir köşkte olmanız gerçekten hiçbir şey değiştirmez. | Open Subtitles | دعوني أشبه الموضوع كالتالي، أنت تُهاجم من قِبل أسد، حينها لن يُشكّل فارقاً إن كنت تأوي في بيت قش أو قصر |