Asgari ücretleri yürürlükten kaldırmak, yeni iş fırsatları yaratacaktır. | Open Subtitles | إلغاء الحد الأدنى للأجور من شأنه أن يخلق فرص عمل. |
Babamın Goa'daki ihracat işi başarısız olmuş bu yüzden Afrika'ya, Orda Doğu'ya iş fırsatları kovalamaya gidecekmiş annem de onunla gidecekmiş. | Open Subtitles | كانت تجارة والدي في جوا قد فشلت لذا ذهب الى أفريقيا , الشرق الأوسط .. باحثاً عن فرص عمل |
Aralarından seçim yapabileceğiniz birkaç iş fırsatı da bulduk. | Open Subtitles | وجدنا بضعة فرص عمل يمكن أن تنتقيها لتعمل |
Senin yerini seve seve alacak bir sürü kız var. Ayrıca aklıma gelen birkaç da iş olanağı var. | Open Subtitles | ثمّة فتيات كثيرات تواقات لأخذ مكانك، وهنالك بضع فرص عمل شاغرة تخطرني. |
Sanayi devriminin aksine, yeni ekonomimizin devleri yeni iş olanakları sunmuyor. | TED | وعلى النقيض من الثورة الصناعية، عمالقة اقتصادنا الجديد لايقومون بإيجاد فرص عمل جديدة متعددة. |
İş sahipleri kendileri için yeni gelir kaynakları yaratırlar, ekonomiye yeni meslekler eklenir ve sonra kamu projelerini destekleyecek daha fazla vergi toplanır. | TED | ينتجُ أصحاب العمل موارد جديدة للدخل من أجل أنفسهم وتضافُ فرص عمل جديدة للاقتصاد وبالتالي يتم دفع ضرائب إضافية لتمويل المشاريع العامة. |
Ben herkese eşit fırsatlar sunan bir işverenim. | Open Subtitles | أنا صاحب فرص عمل متكافئة. |
Buna rağmen, dört yıl sonra yaklaşık 3.000 kişiye iş imkanı yarattık. | TED | فمازال ، وبعد 4 سنوات لقد خلقنا فرص عمل لحوالي 3000 شخص. |
İlk olarak, yeni işler yaratacak bir vergi reformu yaptık. | Open Subtitles | مقترحنا بخصوص الضريبة سيخلق فرص عمل كثيرة |
Daha iyi iş fırsatları için taşınmış olabilirler. | Open Subtitles | قد تكون التنقلات من أجل فرص عمل أفضل |
İş fırsatları falan olmadı. | Open Subtitles | بحق الإله! لم تكن هناك فرص عمل. |
İşin gerçeği, çok fazla iş fırsatı bulamıyorum. | Open Subtitles | الحقيقة هي ، أنني لا أجد فرص عمل كثيرة |
Senin yerini seve seve alacak bir sürü kız var. Ayrıca aklıma gelen birkaç da iş olanağı var. | Open Subtitles | ثمّة فتيات كثيرات تواقات لأخذ مكانك، وهنالك بضع فرص عمل شاغرة تخطرني. |
Bu şu demektir: Ülkemiz zenginleşmektedir, şirketlerimiz daha da verimlidir, ama yeni iş imkanı sunmuyor ve genel olarak insanlara daha fazla ödemiyoruz. | TED | هذا يعني أن بلداننا تزداد غنى، شركاتنا تصبح أكثر كفاءة، ولكننا لانقوم بإيجاد فرص عمل أكثر وبشكل عام لا ندفع أكثر للناس ككل. |
İlki, büyüme göstermemize rağmen yeni iş alanları geliştirmedik. | TED | الأول كان أنه على الرغم من أننا تطورنا لم نخلق فرص عمل كافية |
İkincisi ise, girişimcilerin şirketlerde standartlaşmış meslekler yaratmasını zorlaştıran işçi politikamızdır, ki Hindistan işçilerinin yuzde 93`ü organizeleşmemiş sektörde bulunmaktadir. | TED | والثاني هو أن سياسات العمالة لدينا وهو ما جعل الامر صعبا على أصحاب المشاريع لخلق فرص عمل في الشركات إن 93 في المائة من العمال الهنود ينتمون إلى قطاع غير منظم |
meslekler yarattılar. | TED | فقد خلقت فرص عمل |
Kızlarımız için bazen fırsatlar yaratabiliyor. | Open Subtitles | وفي بعض الأحيان) لديه فرص عمل للفتيات لدينا |
Cleveland'a filmle ilgili işler getireceğm ve başkana gününü göstereceğim. | Open Subtitles | أحمل فرص عمل الفيلم لكليفلاند والتمسك بها لرئيس البلدية. |
O mahallelerde iş olanakları yarattım. | Open Subtitles | لقد خلقتُ فرص عمل في تلك الأحياء. |