Gözlerinde gördüğüm konusunda haklıysam mozoleye gidecektir. | Open Subtitles | فإن كان ما رأيته صحيحاً في عينيه فسيذهب للضريح |
tanrı, bizden yapmamızı istediği şeyleri yapmadığımız sürece, başka ülkelere gidecektir. | Open Subtitles | إذا لم نفعل أنا وأنت ما يريد الله لنا أن نفعله فسيذهب إلى بلد آخر |
İnsanlarını kurtarabilmek için bildiği tek yol, bu savaş. Hayatını kaybedeceğini bilse dahi gidecektir. | Open Subtitles | تلكَ المعركة هي السبيل الوحيد الذي يعرفه لإنقاذ شعبه إن كان سيخسر حياته، فسيذهب على الرغم من ذلك. |
Ama Stan onun nerede olduğunu bilmiyor. Eğer başı beladaysa, kendini güvende hissettiği bir yere gidecektir. | Open Subtitles | حسناً، لو كان في ورطة، فسيذهب إلى مكانٍ يشعر بالأمان فيه. |
Çünkü eğer vazgeçersek, uğruna bunca zaman boyunca harcadığım tüm emek ve çaba boşa gidecek. | Open Subtitles | لأننا إن استسلمنا، فسيذهب كلّ الذي عملت لأجله هباءاً |
Şimdi bırakırsam bütün bunlar bir hiç uğruna olmuş olur. | Open Subtitles | إذا تركت القضية الآن، فسيذهب كل هذا سدى |
Eğer Hyde'ı şimdi serbest bırakırsam, çocuklarıma gidecektir. | Open Subtitles | إذا أطلقت العنان لـ (هايد) الآن فسيذهب إلى أطفالي |
Whitman korktuysa, parasının yanına gidecektir. | Open Subtitles | إسعمي , إن كان (ويتمان) مفزوع فسيذهب من اجل امواله |
Eğer Ivo'nun gemisini yok edersen Shado bir hiç uğruna ölmüş olacak. | Open Subtitles | إن دمّرت ناقلة (أيفو) البحرية، فسيذهب موت (شادو) سدى. |
Aksi taktirde Novikov bir hiç uğruna ölmüş olacak. | Open Subtitles | وإلا فسيذهب موت (نوفيكوف) هباءاً |