| Ayrıca sizi meraklı olmaya ve sormaya teşvik ediyorum: "Diğer insanların kağıdında ne var?" | TED | وأشجعكم أيضا لتكونوا فضوليين وتسألوا عن ما في ورق الآخرين؟ |
| diye sorduğunu anlattı. Yani yüksek beklentiler merak ve genç insanları meraklı olmaya itmekle ilgilidir. | TED | وبالتالي فإن التوقعات العالية تتعلق بالفضول وتشجع الشباب على أن يكونوا فضوليين. |
| Devler bazen küçük meraklı insanların omuzlarında yükselirler. | TED | في بعض الأحيان يقف العمالقة على أكتف أشخاص فضوليين صغار. |
| 1980 yılında bu resmi görseydiniz sizlerin de merak edebileceğiniz kadar merak içindeydik. | TED | لقد كنّا فضوليين، فضوليين بقدر فضولكم لو عرضت عليكم هذه الصورة في عام 1980. |
| Çocuklar çok meraklıdır. | Open Subtitles | . تعلمون ، الأطفال فضوليين للغاية |
| Nesnelerin yüzeyinin altına bakacak kadar meraklı olursak etrafımızdaki dünyanın sonsuz bir ilham kaynağı olduğunu görüyoruz. | TED | كما ترون، العالم من حولنا مصدر إلهام لا محدود، إذا كنا فضوليين لنرى ما يكمن تحت الأشياء. |
| Çocuklarda merak uyandırmalıyız, çocuklar meraklı olmalı. | TED | علينا ضمان خلق الفضول في الطفل، يجب عليهم أن يكونوا فضوليين. |
| Eğer onların iyi bilim insanları olmalarını istiyorsak yaptıkları her şeyde giderek daha fazla meraklı olmaları gerekir. | TED | وإذا أردنا العمل على جعلهم علماء عظيمين، يجب عليهم أن يصبحوا فضوليين أكثر وأكثر في كل ما يفعلونه. |
| Tabiî ki meraklı olacaklar ama çoğu genç insanları dikizlemez. | Open Subtitles | بالطبع هم فضوليين,ولكن ليس جميعهم يختلسون النظر من النوافذ |
| Hepimiz meraklı çocuklardık, ama Aaron hem öğrenmeyi hem de öğretmeyi çok seviyordu. | Open Subtitles | كنّا جميعًا أطفالًا فضوليين إلا أنَّ هارون كان شغوفاُ جدًا بالتعلّم و بالتعليم |
| - Telefonun çekmediği meraklı turistlerin ve dış dünyayla bağlantının olmadığı bir yer. | Open Subtitles | نحن نتحدث عن غياب خدمات الهاتف, من دون سياح فضوليين, لا اتصال مع العالم الخارجي |
| Hackerların kötü niyetli değil de meraklı olduklarını gördü. | Open Subtitles | رأى أن القراصنة فضوليين أكثر من كونهم خبيثين |
| Komşular pek meraklı olabiliyor. | Open Subtitles | إنّكِ تعلمين كمْ يمكن أن يكون الجيران فضوليين. |
| Ayrıca belki meraklı kimseler ihtimaline karşı onu telefon kağıdımdan çıkartabiliriz. | Open Subtitles | أيضا ، دعنا نزيل إسمها من قائمة الإتّصالات لديّ فقط في حالة ما إذا النّاس كانوا فضوليين ، أتعلم ؟ |
| Gençler, meraklı olmak ve doğru soruları sormak için yeterince akıllı değiller. | Open Subtitles | صغار السن ليسو عقلانيين كفاية ليكونو فضوليين |
| Bazıları sadece merak etmişti ama diğerlerinin sergilediği davranışların yas tutmak olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. | TED | كان بعضهم فضوليين فقط، ولكن بعضهم الآخر قاموا بسلوكيات أعتقد أنها ينبغي أن تصنف كنوع من الحزن. |
| Ama insanlar doğuştan meraklıdır. | Open Subtitles | ولكن البشر فضوليين بطبيعتهم |
| Çoğu insan meraklıdır. | Open Subtitles | أغلب الناس فضوليين. |