Çocuk sinirlenip şey dedi: "James Brown, kimse James Brown'dan iyi değil ki." | Open Subtitles | فغضب ذلك الفتى الصغير وقال، "جيمس بروان، لا يوجد من هو أفضل من جيمس بروان" |
İhtiyar adam sinirlenip oğlunun parmağını kestirmiş. | Open Subtitles | فغضب وبتر إصبع الولد |
Tanrı'nın gazabı daha önce bir Başmeleğin üzerine olmadı. | Open Subtitles | فغضب الرب لم يُطلق من قبل على ملاكٍ سام |
Test edilmek zorundalar. Tanrı'nın gazabı... | Open Subtitles | ... يجب أن يتمّ إختبارهم ، فغضب الرّب |
İş anlaşmaları bozulmuştu da, kızmıştı. | Open Subtitles | فقد فشل عمل قاما به فغضب. |
İş anlaşmaları bozulmuştu da, kızmıştı. | Open Subtitles | فقد فشل عمل قاما به فغضب. |
Saçlarından tutup kafasını çevirdim. Çok öfkelendi. | Open Subtitles | أنا سحـبته من شعره ولففتـه، فغضب جـداً |
Sakin kaldı, öfkelendi ya da alaycı, ağlamaklı falan. | Open Subtitles | هو التزم الهدوء فغضب أو بات يتهكم، يبكي |
Babam da bu yüzden çok sinirlenip annemi öldürdü sonra da intihar etti." | Open Subtitles | لذا فغضب و قتل أمي "... ثم انتحر |