ve sonucu özetlersek... ...sonuç şuna çıkar, farklı görevler dayanışıktırlar. | TED | وفقط لنستخلص النتيجة، حسناً فكانت النتيجة بنعم، المهام المختلفة مترابطة. |
Anladın işte. ve şu 'haham'ın sakalı? Yüzde yüz at kılı. | Open Subtitles | أصبت، أما لحية المعلّم فكانت مئة في المئة من شعر الحصان |
Sürekli gelişen ve değişen yeryüzündeki yaşamın, mutlak hâkimi oldular. | Open Subtitles | بتطوّرها وتغيّرها المستمرّ فكانت هيمنتها على الحياة على الأرض مُطلقة |
bir gün birisiyle evlenecek olsaydım bu kişi, o olacaktı. | Open Subtitles | إذا كان لي أن أتزوج شخصا ما فكانت ستكون هي |
Evde çürümüş et kokusu gibi korkunç bir koku var. | Open Subtitles | فكانت هُناك رائحة كريهة أشبه باللحم الميت حول أرجاء المنزل. |
1990 yılında Ohio eyaletinde yapılan sınavlarda yapılan sınavların soruları incelendiğinde ise, tamamının soyutlamalar üzerine olduğu görülmüş. | TED | عندما نظروا في الامتحانات التي قامت بها ولاية أوهايو في عام 1990، فكانت كلها عن الأفكار التجريدية. |
ve üzüntülü kısımlarda güler ve şakalarda da hıçkırarak ağlardı. | Open Subtitles | فكانت تضحك عند اللقطات الحزينة و تبكي عند اللقطات المضحكة |
Yukarıya baktım ve gökyüzü, sınırsız sayıda yıldızla doluydu. | TED | ثم نظرت للأعلى، فكانت السماء مليئة بعدد لا يحصى من النجوم. |
Annemin eğitim hakkı elinden alındığı için ve bana ve kardeşlerime kendisininki gibi bir hayatımız olmasını istemediğini sürekli hatırlattığı için okula gittim. | TED | بل لأن أمي حُرِمت من التعليم، فكانت تُذَكِّرني باسمرار و إخوتي كذلك على أنها لم ترغب لنا أن نعيش الحياة التي عاشتها. |
Ertesi gün dişi liderin bir dal kırıp ağzına koyduğunu ve sonra ikinci bir tane daha kırıp yere attığını seyrettim. | TED | في اليوم الموالي، رأيت الفيلة الأم وهي تقطع غصنا فكانت تضعه في فمها، ثم تكسر غصنا آخرا، وتضعه على الأرض. |
Kadın çok heyecanlıydı, yeni bir elbise aldı ve şık bir New York barında buluştular. | TED | لذا فكانت متحمسة للغاية، لدرجة أنها ابتاعت فستان جديد، وتقابلوا في حانة راقية بنيويورك لاحتساء الشراب. |
Çocuk aslında okuyabiliyordu ve oldukça yetenekliydi. Bu gerçekten önemli. | TED | واتضح ان الولد يستطيع القراءة جيداً وقد كانت مختصة جداً. فكانت تعني شيئاً. |
Üç cüzdan da düzenli bir şekilde sehpanın üstünde duruyordu. | Open Subtitles | فكانت هناك ثلاث مَحافِظ مربوطة بشكلٍ أنيق على طاولة صغيرة. |
Benim stresle başa çıkma yöntemimse bir keşiş olmaktı. | TED | أما طريقتي الخاصة فكانت التحول إلى راهب. |
En iyi fikirler, bir dağın zirvesinde güzel bir gün batımına sahip restoran ya da muhteşem manzaralı bir teknedeki restoran gibi fikirlerdir. | TED | فكانت أفضل الأفكار هي اقتراحات كبناء مطعم على قمة جبل مع غروب شمس جميل، أو مطعم على قارب يطل على منظر خلاب. |
Öldürmek yerine, Herkül bir sonraki canavarı canlı yakalayacaktı. | TED | أما مهمته التالية فكانت تتطلب منه اصطياد وحشٍ حيّ بدلاً من قتله، |
Josephus ise ondan 50 yıl sonra yazdı ve Romalıların Kudüs'ü yıkışını izledi. | Open Subtitles | أما جوزيف فكانت كتاباته بعد ذلك بحوالى خمسون عاما و كان شاهدا على التدمير الذى حاق بالقدس بواسطة الرومان |
Josephus ise ondan 50 yıl sonra yazdı ve Romalıların Kudüs'ü yıkışını izledi. | Open Subtitles | أما جوزيف فكانت كتاباته بعد ذلك بحوالى خمسون عاما و كان شاهدا على التدمير الذى حاق بالقدس بواسطة الرومان |
Ben insandım, o ise zebaninin teki. | Open Subtitles | أنا كنت بشرا، أما هي فكانت وحشا شيطانيا من الجحيم. |