O adama ağzını geri verebilirsin. | Open Subtitles | أنت يمكن أن دائما تعطي ذلك الرجل ظهر فمّه. |
Seth'e söyle onun ağzını para ile tıkasın yoksa olaylar kontrolden çıkacak. | Open Subtitles | إطلب من سيث أن يملئ فمّه بالمال وإلاّ فأن الامور ستخرج عن السيطرة |
Ön ayakları çenesinin altında saklı ve tohumları ağzına yönlendiriyor. | Open Subtitles | أن سيقانه الأمامية تتحرك مختفيه تحت ذقنه وذلك لجرف البذور إلى فمّه |
Bu orospu çocuğunu bir kez yakalarsak jüri, bunları kendi ağzından duyacak. | Open Subtitles | عندما نمسك الحقير، هيئة المحلفين عيها أن تسمع ذلك من فمّه الخاص |
Çünkü senin söylediklerin onun ağız hareketlerine tam uyuyor. | Open Subtitles | ذلك مبهر... لأن فمّه يتماشى مع ما تقوله بالضبط. |
Liderleri senle konuşurken çenesi kıpırdıyor mu? | Open Subtitles | عندما الزعيم يتكلّم معك، هل فمّه يتحرّك؟ |
Tam da bilmiyorum çünkü tek düşündüğüm oğlumun ağzında lolipop oluşuydu. | Open Subtitles | ولكن لمْ أستطع أن أعرف حقاً، لأنّ جلّ ما كنتُ أفكّر به، "لديه حلوى مصاصة في فمّه." |
Anlaşılan ağzının üst kısmını beğenmemiş bu yüzden damağını yarıp alt çene hizasına getirmişler. | Open Subtitles | على ما يبدو لم يكن سعيد بالنصف العلوى من فمّه لذا قسّموا سقف حلقه العلوى وجعلوا طوله مساوياً لفكّه السفلى |
Hadi, ağzını bağlayalım. Fazla vaktimiz olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | هيّا ، لنقّيد فمّه لا أعتقد بأنّ لدينا الكثير من الوقت |
Ayrılmak istediğini söyledi. ağzını sıkı tutamaz diye endişelendin. Tehdit ettin. | Open Subtitles | وأنتَ قلقت ألاّ يبقي فمّه مغلقاً، لذا هدّدته، وأخبرته أنّه لا يوجد إنسحاب من هذا |
"Onu arabaya kadar sürükledik ve ağzını bağladık." | Open Subtitles | سحبناه إلى السيارة وحشونا فمّه |
- ağzını açmasını söyle. - ağzını aç. | Open Subtitles | يجب أن يفتح فمّه |
Elinle ağzını kapattığın içindir. | Open Subtitles | عندك يدّك على فمّه! |
Bu adam bir timsahın... midesini ovduğunda... ben de başımı ağzına sokabilirdim... ama ne zaman insanları hipnotize etse... daima bir dolandırıcılık vardı. | Open Subtitles | يمكن لهذا الرجل فرك معدة التمساح حتى أتمكّن من وضع رأسي بداخل فمّه لكن في كلّ مرّة يقوم بتنويم الناس كان دائماً مجرّد عملية إحتيال |
Benim hatamdı. O regülatörü ağzına tutmalıydım. | Open Subtitles | كان يجدر بي وضع المُنظّم على فمّه. |
Bunu alır... ve kıçına öyle bir sokarım ki, ağzından dışarı çıkar. | Open Subtitles | أنا سآخذ هذا وسأدفعه حتى نهايه مؤخرته، حتى يخرج من فمّه. |
Bunu alır ve kıçına kadar sokar, ağzından çıkarırım. | Open Subtitles | أنا سآخذ هذا وسأدفعه حتى نهايه مؤخرته، حتى يخرج من فمّه. |
- B. Ufak ağız. | Open Subtitles | - بي - - فمّه صغير. |
Çünkü çenesi asla kapanmıyor. | Open Subtitles | .لأن لا يغلق فمّه أبداً |
Çünkü çenesi asla kapanmıyor. | Open Subtitles | .لأن لا يغلق فمّه أبداً |
ağzında ve burnunda köpük yok. | Open Subtitles | ليس هناك رغوة حول فمّه وأنفه. |
Evet, ağzında kuş tutan bir aslan armasıydı. | Open Subtitles | أسد، وكان يحمل طير في فمّه. |
ağzının etrafındaki köpük de büyük ihtimalle boğulduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | والرغوة حول فمّه تعني إنه على الأغلب غرق. |
Zalman'ı aradınız, dükkanında buluştunuz eldivenli elinizi ağzının üstüne koydunuz ve onu boğdunuz. | Open Subtitles | إتّصلتَ بـ(زلمان) وقابلته في متجره ووضعتَ قفاز يديكَ على فمّه ومن ثمّ خنقته |