Eğer özelden kastın kurbanın gözlerinin çıkarılmasıysa o zaman evet. | Open Subtitles | اذا كنت تعنى بالخاص ان اعين الضحية تم ازالتها فنعم |
Geçen akşam gördüğüm kabus bir imgeye dönüşürse eğer o zaman evet, büyük an. | Open Subtitles | حسناً , لو كان كابوسي ليلة أمس بمثابة رؤية فنعم , بالتأكيد |
Eğer "Daha radikal" ile omurgamın içine bir çelik çubuk koyulmasından bahsediyorsan, o zaman, evet, denedik. | Open Subtitles | , أن نضع قضيب حديدي في عمودي الفقري , فنعم إذاً لقد حاولنا |
'Dövme yaptırıp, 'sürtük gibi giyinmenin, hayatına devam etmek olduğunu düşünüyorsanız... o zaman evet. | Open Subtitles | إن كُنت تعتبري رسم وشم، والـإرتداء مثل العاهرات، هو المُضيّ قدماً، فنعم. هل تـرفض ذلك؟ |
Eğer cuma gecesi dışarda soğuktan donmak barış sayılırsa, o zaman evet. | Open Subtitles | إذا كانت الراحة مساء الجمعة يحسب سلامًا، فنعم |
Eğlence anlayışın, garaj yolundaki, eski bir katlanır sandalyede oturup, kızarmış tavuk yemekse, o zaman evet! | Open Subtitles | إذا كان تصورك عن المتعة هو جلوسك على كراسي عشب صدئة في الممر وأكل شحم خنزير بشكل دجاج مقلّي فنعم! |
Eğer bundan kurtulmanı sağlayacaksa, o zaman evet. | Open Subtitles | أذا كان هذا سيساعدك علي تخطي هذا فنعم |
Eğer bu, demin söylediğim şeyle aynı manaya geliyorsa, o zaman evet. | Open Subtitles | -إن كان ذلك يعني ما قلتُه للتو، فنعم . |