| Çap ve yarıçap kolaydır; onlar sadece düz çizgiler olduklarından, bir cetvelle ölçebilirsiniz. | TED | إن قياس القطر ونصف القطر سهل، فهما خطان مستقيمان يمكنك قياسهما باستخدام المسطرة. |
| Dışarıda içki içmeyi hak eden iki kişi varsa onlar biziz. | Open Subtitles | إن كان هناك شخصان يستحقان .. ليلة شراب بالخارج فهما نحن |
| Zarlara tesekkür et. Yüzümün yüzde kaçini tras etmem gerektigini onlar söyledi. | Open Subtitles | فهما من أخبراني ما هي النسبة من شعر وجهي التي علي حلاقتها |
| O yüzden birbiri ile dövüşüyorlar. İkisi birer sefer kazandı. | Open Subtitles | لذا فهما يلاكما بعضهما بعد ثلاثة أسابيع وكللاهما كسب |
| Tutkuya ve şiire bayılırım. İkisi birbirini tamamlıyor. | Open Subtitles | أحب الشغف و الشعر , فهما يسيران معا بالفعل |
| Seçmen kayıt formu doldurduğunuzda onlar formları işleme koyan ve sizi listeye ekleyen kişiler. | TED | فعندما يملأ أحدهم استمارة تسجيل ناخب فهما المسؤولان عن معالجة الاستمارات ومن ثم إضافته إلى القائمة. |
| Başını yukarıda tut. Bacaklarını kırma. Neden yapıldı onlar, plastikten mi? | Open Subtitles | رأسك لأعلى ، الساقان مفرودتان فهما خُلقا هكذا مشدودان |
| Ben de tam aynı şeyi söyleyecektim. onlar benim de arkadaşım. | Open Subtitles | كنت على وشك أن أفعل فهما صديقاي أنا أيضاً |
| — Elbette yapar. onlar kadın. Bütün bu işleri aylar önceden planlarlar. | Open Subtitles | بالتأكيد ستفعل، فهما امرأتان خططتا لكل هذا منذ أشهر |
| Bütün basınç valflarını açın onlar birazdan sahneyi terkedecekler. | Open Subtitles | اضرب كل صمامات الضغط فهما على وشك تفجير مكان الجريمة |
| Bildiğim kadarıyla onlar iyi insanlar. | Open Subtitles | على حد علمي فهما أناساً طيبون أنا مذهول لأنهما ربيا |
| Tanrım. onlar iki farklı kız, öyle değil mi? | Open Subtitles | يا إلهي إذاً فهما فتاتان مختلفتان،أليس كذلك؟ |
| Tanrı'm. onlar iki farklı kız, öyle değil mi? | Open Subtitles | يا إلهي إذاً فهما فتاتان مختلفتان،أليس كذلك؟ |
| onlar da aynı durumdaysa şu an konuştuklarımızı duyuyorlar. - Ama cevap veremiyorlar. | Open Subtitles | إن تعرّضا للحالة ذاتها فهما يسمعان كلامنا الآن |
| Uzay ve zaman ayrı değildir. onlar bir ve bütündür. | Open Subtitles | المكان, والزمان ليسا مُنفصلين, فهما شيء واحد, وهما أيضاً نفس الشيء. |
| Her ikisi de, uzayda vals yaparcasına birbirinin etrafında dönerler. | Open Subtitles | فهما يدوران حول بعضهما كما لو كانوا يرقصون الفالس عبر الفضاء |
| Eğer ikisi de benimle oynuyorsa birlikte çalışıyorlar. | Open Subtitles | ،إذا كان كلاهما يتلاعب بي إذا فهما يعملان معاً |
| Bu yüzden, ikizlerden biri bir ışık demeti gözlemlediğinde diğer ikiz için bir yılın ne kadar sürdüğünü ve ışığın ikisi arasında ne kadar sürede seyahat ettiğini ölçer. | TED | لذا عندما يرصد التوأمان موجة ضوئية، فهما يقيسان كم يستغرق التوأم الآخر ليختبر مضي عام عليه، بالإضافة إلى كم يستغرق الضوء ليسافر فيما بينهما. |
| Veletlere gelince, ikisi de gerizekalı. | Open Subtitles | أما الولدان . فهما مصدرا إزعاج ليس إلا |
| Ama aslına bakarsan, her ikisi de çok çok iyiler. | Open Subtitles | في الواقع فهما رجلان لطيفان جداً جداً. |