Bay Baylor'ın, Tennessee Eyaleti'ndeki ilk avukatlık deneyimine katkıda bulunmaktan onur duyarım. | Open Subtitles | فيسعدني أيضاً أن أقدم السيد /بايلور لممارسة القانون في ولايتنا العظيمة تينيسي |
Şimdi, eğer bir kısmını geri almak istiyorsan seninle oynamaktan onur duyarım. | Open Subtitles | إذا كنت تريد استرجاع بعضه فيسعدني أن ألعب معك لكنني أحذرك |
Eğer istediğin ölmekse tatlım, sana yardım etmekten mutluluk duyarım. | Open Subtitles | اذا كنت تتمنين الموت يا عزيزتي فيسعدني أن أساعدك |
Ve kralımın düşmanlarını cezalandırmak bir suç ise bunu memnuniyetle tekrar yaparım. | Open Subtitles | و لو كانت معاقبة خونة مليكي جريمه فيسعدني أن أرتكبها علي الدوام |
Hayır. Senin için önemliyse, memnuniyetle dinlerim. | Open Subtitles | لا، لا، إنّ يريحكَ التحدث عن ذلك، فيسعدني كثيراً الأصغاء لكَ. |
Gidip konuşayım mı? seve seve konuşurum. | Open Subtitles | إن أردت مني التحدث معها، فيسعدني أن أفعل ذلك |
Bilmeni isterim ki, her ne kadar 2 yıldır burada çalışıyor olsan da senin için seve seve çalışırdım. | Open Subtitles | أودّكِ أنّ تعلمي انّ بالرغم من أنّكِ تعمليهنامُنذعامينوحسب .. فيسعدني أنّ أعمل تحت إمرتكِ. |
Krusty'nin yozlaşmış bir uyarlaması gerekseydi, o kişi kesinlikle sen olurdun. | Open Subtitles | إذا كانت هناك نسخة لكرستي أقل جودة فيسعدني أنه أنت |
Annenin, okul otobüsüne kadar yürümemizle ilgili bir sorunu varsa onunla bu konuyu konuşmaktan büyük zevk duyarım. | Open Subtitles | إن كانت والدتكَ تمانعُ أن أرافقكَ إلى موقف الحافلة، فيسعدني إجراءُ ذلك الحديث. |
Eğer sorunuz yoksa, yardım etmekten onur duyarım. | Open Subtitles | إذا كانت لديكما أسئلة، فيسعدني أن أساعدكما. |
Japon biri onları ikna edebilirse, bundan mutluluk duyarım..! | Open Subtitles | حسناً سيد " بابا " لو أن شخصية يابانية مثلك تقنعهم على النزول فيسعدني أن تحاول |
Sana yardımcı olmaktan mutluluk duyarım. | Open Subtitles | فيسعدني أن أساعدك |
Eğer Bayan Smith'e yardım ederek Bayan Woodhouse'a yardım edeceksem o zaman memnuniyetle yaparım. | Open Subtitles | لو في مساعدة الآنسة (سميث) مساعدة الآنسة (وودهاوس) فيسعدني أن أقدّم المساعدة. |
Senin için, memnuniyetle. | Open Subtitles | مادام لك، فيسعدني ذلك |
Seni zor durumda da bırakmak istemem o yüzden bugünkü vardiyamda çalışmamı istersen seve seve çalışırım. | Open Subtitles | حسناً، لا أريد أن أتركك في ورطة لذا إن أردت منّي القيام بنوبتي اليوم فيسعدني ذلك |
- Teslim etmeden bakmamı istersen seve seve yaparım. | Open Subtitles | حسنٌ، إن كنتَ تريد مني أن أراها قبلَ أن تقدمها فيسعدني ذلك - حقاً؟ |
Krusty'nin yozlaşmış bir uyarlaması gerekseydi, o kişi kesinlikle sen olurdun. | Open Subtitles | إذا كانت هناك نسخة لكرستي أقل جودة فيسعدني أنه أنت |