Video çekildikten birkaç saniye sonra, Beijing'deki insanlar Sydney'deki insanlar, Amsterdam'daki insanlar, Washington D.C.'deki insanlar bunu izliyordu. | TED | بعد ثوان من أخذ هذا الفيديو أناس في بكين وأناس في سيدني, وأناس في أمستردام وأناس في واشنطون العاصمة كانو يشاهدون هذا |
Kemp, Amsterdam'daki bir özel güvenlik firması sahibi. | Open Subtitles | جمب يدير شركة أمن خاصة قاعدتها في أمستردام |
Sizlere örnek vermeye devam edebilirim: Ruanda'dan Beatrice Gakuba, bir çiçekçilik işyeri açtı ve şimdi her sabah Amsterdam'daki Hollanda ihalelerine ihracat yapıyor, ve yanında 200 kadın ve erkek çalıştırıyor. | TED | ويمكنني أن أسترسل في تقديم الأمثلة : بياتريس غاكوبا من رواندا ، التي أفتتحت عملاً للزهور وتصدر الآن إلى المزاد الهولندي في أمستردام كل صباح ، وتقوم بتوظيف 200 نساء أخريات ورجال للعمل معها. |
Umarım hayvanlarla sevişmek Amsterdam'da yasak değildir çünkü o kız tam bir domuz. | Open Subtitles | أتمنى أن يكون هناك الكثير من هذا في أمستردام لأن هذه مثيرة جداً |
Şu anda Joris ve Yapay Zekâ Amsterdam'da bunun üzerine çalışıyorlar. | TED | وبذلك، يصمم جوريس و الذكاء الصنعي هذا الشيء الآن، ونحن نتكلم، في أمستردام. |
Neyse, bütün Fransa'yı dolaşıp İsviçre'ye geçtik, sonra Belçika, ve şimdi de Amsterdam'dayız. Evet, bitmiş gibi. | Open Subtitles | على أي حال سافرنا من فرنسا إلى سويسرا و بلجيكا و نحن الآن في أمستردام |
Öyle uçmuş durumdalarki hangi gezegende olduklarını bilme bilmiyorlar. | Open Subtitles | أنت تعرف أنهم في أمستردام محبطون جداً و لا يعرفون ما الذي يريدونه |
Ama korkarım ki Amsterdam'daki sol siyaset cinsi ABD'de yok." | TED | لكن أخشى أن جماعة السياسيين اليساريين الموجودة عندكم في أمستردام -- هي غير موجودة في الولايات المتحدة." |
Yani, eğer uydularından birini Oxford'taki bu tiyatronun çatısına koyabilseydik, Amsterdam'daki bir stadyumun sahasındaki futbol topunun fotoğrafını net bir şekilde çekebilirdik. | TED | لذا إذا تمكنا من إرفاق أحد أقمارهم الصناعية بسطح هذا المسرح في أوكسفورد، يمكننا التقاط صورة لكرة قدم، بوضوح على ساحة استاد في أمستردام. |
Amsterdam'daki o yaşlı kadın. | Open Subtitles | تلك السيدة العجوزِ في أمستردام. |
Amsterdam'daki grevden sonra. | Open Subtitles | بعد الغارات الجوية في أمستردام |
Amsterdam'daki her denizci bu yolculuğa katılmak istemişti. | Open Subtitles | كل بحار في " أمستردام " أراد الإنضمام إلى الرحلة |
En iyisi! Amsterdam'daki en iyi yemekler orada. | Open Subtitles | .أفضل طعام على الإطلاق في أمستردام |
Böylece devrimsel yoksulluk teorisi hakkında konuşmak için, Amsterdam'da buluştuk. | TED | لذلك التقينا في أمستردام للحديث عن نظريته الثورية الجديدة حول الفقر. |
imalat ve mimari açısından güzel bir örnek de, 70'lerde Amsterdam'da inşa edilen bir kilometre uzunluğundaki bu taş bloktur. | TED | من حيث البناء والتصنيع ، هذه هي كتلة سكنية بطول كيلومتر تم بناؤها في السبعينيات في أمستردام. |
yani neyse, işte olay, bu bana bu işareti hatırlattı, Amsterdam'da her köşe başında görebileceğiniz bir işaret bu. | TED | حسنا ولكن, المهم هو, أنه يذكرني بهذا, وهي إشارة تراها في أمستردام على زاوية كل شارع. |
Bir süreliğine Amsterdam'da olacağım, beni aradığınızda, lütfen bip sesinden sonra mesaj bırakın. | Open Subtitles | لذا، سَأكُونُ في أمستردام ل فترة قليلة، إذن لو أنَّ تَحتاجُني، عندما تَسْمعُ الصفاره فقط اترك رسالة. |
Amsterdam'da pek çok kafe var. | Open Subtitles | عِنْدَنا الكثير مِنْ المقاهي في أمستردام. |
Amsterdam'da dolaşacak yüzüm kalmadı. Takma kafana. | Open Subtitles | أنا لا أَستطيعُ الزيَاْرَة في أمستردام الآن. |
bütün Fransa'yı dolaşıp... ve şimdi de Amsterdam'dayız. bitmiş gibi. | Open Subtitles | على أي حال سافرنا من فرنسا إلى سويسرا و بلجيكا و نحن الآن في أمستردام |
Neyse, bütün Fransa'yı dolaştık sonra İsviçre ve Belçika'ya gittik. Ve şimdi de Amsterdam'dayız. | Open Subtitles | على أي حال سافرنا من فرنسا إلى سويسرا و بلجيكا و نحن الآن في أمستردام |
Öyle uçmuş durumdalarki hangi gezegende olduklarını bile bilmiyorlar. | Open Subtitles | أنت تعرف أنهم في أمستردام محبطون جداً و لا يعرفون ما الذي يريدونه |