Ama küçük tiyatro çalışmalarının ve büyük pazarlama tekniklerinin bana öğrettiği bir şey varsa o da şudur, herkesin bir markası var. | Open Subtitles | لكن إذا كان هناك أيّ شئ قد قام التخصص في التسويق مع دراسات المسرح علمتني هو أن كلّ شخص لديه علامة تجارية |
Ben de senin gibilere istediğini vermek için pazarlama departmanında çalışıyorum. | Open Subtitles | نعم، وأنا الرجل الذي يعمل في التسويق الذي يريد إعطائه إليك |
Açıkça belliydi ki pazarlama alanında çalışmak için çok şişmandım. | Open Subtitles | من الواضح أني كنت سمينا للغاية كي أعمل في التسويق |
Çetenin çok ama çok iyi olduğu bir diğer şey pazarlama ve kandırmacaydı. | TED | العصابات الأخرى كانوا جيدون في التسويق والاحتيال. |
Küçük bir hobi olarak başladı ve 2003 yılında pazarlama işimi kaybedince tam zamanlı işim haline geldi. | TED | ووقتها أصبحت هوايتي الصغيرة هي وظيفتي عندما خسرت وظيفتي في التسويق عام 2010. |
Günümüz modern zamanlarında, pazarlama faaliyetleriniz için hâlâ körü körüne cinsiyet bakış açısı kullanıyorsanız aslında bu sadece düpedüz kötü bir iştir. | TED | إن كنت الآن وفي وقتنا هذا تستخدم الجنس تلقائياً، في التسويق لمنتجاتك فما تقوم به واضح وسيىء. |
Evet, genelde pazarlama, biraz reklam, marka yönetimi. | Open Subtitles | أجل .غالباً في التسويق أو الاعلان . و إدارة العلامات الجارية |
Sanırım sen pazarlama, MBA ve diğer her şey hakkında çok şey biliyorsun. | Open Subtitles | أعتقد أنك بارع في التسويق بما أن لديك شهادة إدارة أعمال |
19. asır pazarlama aleti derler. | Open Subtitles | وأنّه وسيلة للتحايل في التسويق بالقرن الـ 19 |
Sovyetler Birliğinin dağılmasından kısa bir süre sonra Micha, pazarlama alanındaki yeteneklerini keşfetmeye başladı. | Open Subtitles | ميشا اكتشف موهبته في التسويق بعد انهيار الاتحاد السوفيتي بوقت قصير |
pazarlama konusundaki yeteneğinin bir lanet olduğuna inanıyordu. Tekrar kullanmayacağına dair yemin etti. | Open Subtitles | مؤمناً أن موهبته في التسويق كانت لعنة ميشا أقسم على أن لا يستخدمها مجدداً |
Bana bakın kızlar. Dairem ve online pazarlama yöneticiliği işim var. | Open Subtitles | انظري إلي لدي شقتي الخاصة وعملي في التسويق الالكتروني |
İpek Yolu'na kıyasla pazarlama konusunda çok daha girişkendi. | Open Subtitles | لقد كانوا حقا أكثر عدوانية بكثير في التسويق من طريق الحرير |
Cerrahla tanıştım, ve bedava röntgenlerimi çekti, ve çok iyi gözüküyordum, ve bilirsiniz, kalçamın kötü olduğunu söyleyebilsem bile. Ben aslında pazarlama sektöründe çalışıyorum. | TED | قابلت الجراح, و أخذ بعض الصور بالأشعة السينية مجاناً وحدقت فيهم بشدة، تعرفون، رغماً عن إخباري لهم بأن مفصل الورك كان في حالة سيئة وفي الواقع أعمل في التسويق. |
Bu çapalama etkisine bir örnektir ve bu teknik, pazarlama ve alışverişlerde insanları daha yüksek bir fiyat ödemeye razı etmede sık kullanılır. | TED | هذا مثال لـ"تأثير الارتساء"، الذي غالبًا ما يستعمل في التسويق والمفاوضات لرفع الأسعار التي يستعد الناس لدفعها. |
pazarlama ve satış zamanını alamaz! | Open Subtitles | إزاي تبقى مشغول في التسويق والمبيعات ؟ |
-Telefonla pazarlama işi olabilir. | Open Subtitles | فكرت بالعمل في التسويق عبر الهاتف |
Bizim pazarlama şeklimize karışmaya başladılar. | Open Subtitles | بدأوا التدخل في التسويق لدينا. |
21 yaşında, pazarlama bölümünde. | Open Subtitles | في الـ21 من عمره، يتخصّص في التسويق. |
Hepimiz -hatta pazarlama alanında çalışanlar bile- değeri iki türlü düşünürüz. Bir gerçek değer vardır, ki bu fabrikada üretilen bir şeyin veya verilen bir hizmetin değeridir. Bir de belirsiz değer vardır, ki bu da insanların bakış açılarını değiştirdiğinizde yarattığınız şeydir. Von Mises bu ayrımı kesinlikle reddeder. | TED | نحن ننتوي ، جميعنا ــ حتى اولئك الذين يعملون منا في التسويق للتفكير في القيمة بطريقتين هناك القيمة الفعلية التي تنشأ عندما تقوم بصنع شيء في مصنع او التزويد بخدمة ومن ثم هناك نوع ما من القيمة المشكوك فيها التي تنشئها يتغيير نظرة الناس الى الأشياء فون ميسيس رفض تماماً هذا التمييز |