Tıklıyorum, Aslında iki kez beni başlangıç noktama getireceğini düşünmüştüm. | TED | ضغطته ، اعتقدت في الحقيقة أنه سوف يمنحني دائرة كاملة مرتين ، في الواقع |
Bu aynısı değil Aslında. Bu satın aldığım bir kalıp. Ve kalıbı aldıktan sonra kendiminkini buldum, ama iki tanesi için yerim yoktu. | TED | ليس هو نفسه، في الحقيقة. أنه من الجبس المصبوب أشتريتُه. وبعد شرائي للمصبوب، وجدتُ خاصتى، وليس لديّ مساحة تكفي للإثنين. |
İlk olarak şef sayının 500'den büyük olduğunu söyledi ancak yalan söyledi, yani bu, sayının Aslında 500'den küçük olduğu anlamına geliyor. | TED | أولاً، ذكر الطاه أن الرقم كان أكبر من 500 ولكن كذب. مما يعني في الحقيقة أنه أقل من 500. |
Aslında o çocukluğundan beri utangaç bir çocuktu. | Open Subtitles | في الحقيقة أنه دائماً وحيد منذ طفولته وهو خجول |
Aslında berbat bir kabustu. Sanırım hala devam ediyor. | Open Subtitles | في الحقيقة أنه كان كابوسا مرعب مستمر , اعتقد |
Ama Aslında, elektrikli sandalyeden daha insancadır. | Open Subtitles | لكن في الحقيقة, أنه أكثر إنسانيةً من الكرسي الكهربائي. |
- Orası da benim. - Aslında gerçekten güzel bir şey. | Open Subtitles | أنا أملك ذلك النادي أيضاً في الحقيقة أنه مكان جيد |
Aslında iki cüceden oluştuğunu bilmeyen adam gibi. | Open Subtitles | مثل ذلك الرجل، الذي لم يعرف في الحقيقة أنه قزمين |
O çok iyi bir baba Aslında. | Open Subtitles | لتكوني صادقة , لا تعلمين شيء عنه في الحقيقة أنه رفيق جيد |
Aslında erkenden gitmek kibarlıktır. Ve akıllılıktır. | Open Subtitles | في الحقيقة, أنه من الأدب الوصول باكراً وبذكاء |
O hiç Aslında beni umursamıyormuş. | Open Subtitles | إتضح في الحقيقة أنه غير مهتم بي على الإطلاق وهذا سيء |
Aslında üçüncü. Saydığın için de teşekkürler. | Open Subtitles | في الحقيقة أنه الثالث، لكن شكراً على الحساب |
Hayır, Aslında. Son iki gündür çalışmıyor. | Open Subtitles | لا , في الحقيقة أنه لم يعمل منذ يومين لا أستطيع.. |
Aslında, kısmen sisliydi ve kardeşiniz kornasını çalmadı. | Open Subtitles | صباح الخير , السيدة كلودين , في الحقيقة , أنه كان جزئيا الضباب وجزئيا بأن أخوك ِ لم يضرب بوقه |
Hayır, o, ah... Aslında, o harika bir şey. | Open Subtitles | في الحقيقة أنه رائع نوعاً ما و كأنه حيّ حقيقي |
Aslında, onlar hiçbir zaman kendilerini yeni zorluklara yavaş tepki, küçük ve risk kaçkını, kendi yollarını yapıcı olarak düşünmediler. | TED | في الحقيقة أنه لايمكن أنهم فكروا بأنفسهم كمنغلقين وثابتين بطريقتهم كبطء ردهم على التحديات الجديدة كصغار مرغمين على المغامرة |
Aslında eve benzeyen tek şey benim için. | Open Subtitles | في الحقيقة أنه قريب من المنزل كما لدي |
Hayır, Aslında Duke'den hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | لا في الحقيقة أنه لا يعجبني ديوك |
Hayır, bu gerçekten kabul edilemez. Aslında, bu rezalet. | Open Subtitles | كلا, إنه غير عادل, في الحقيقة أنه مقرف |
O senin için Aslında. | Open Subtitles | في الحقيقة , أنه من أجل حقاً ؟ |