Matematik o kadar ileri seviye bir şey değil. Ve gerçekten bir sudoku bulmacası çözmekten başka bir şey değil. | TED | المسائل الحسابية ليست معقدة جدًا، في الحقيقة ليس سوى شئ يشبه حل لعبة سودوكو. |
Aslında tam olarak teklif etmedi, yani bütün kelimeleri kullanarak değil. | Open Subtitles | حسناً ، إنه فعلاً لم يسألني في الحقيقة ليس في العديد من الكلمات |
Şey, aslında, ben değil, buradaki genç dostum Jonathan. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس انا بل لصديقي الصغير جوناثان |
Bundan pek de büyük değil, aslında. Hiç arkadaş canlısı da değil. | Open Subtitles | انه ليس اكبر من هذا في الحقيقة ليس لطيفا |
Kitapta büyü yok. Sadece büyü tarihi, kısa hikayeler, öyle şeyler var. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس بداخله تعاويذ فقط تاريخ وحكايات، أشياء من هذا القبيل |
Robotumun bugün ne yapacağı hakkında gerçekten hiç bir bilgim yok. | TED | في الحقيقة ليس لدي أدنى فكرة عن ما سيقوم به روبوتي اليوم. |
Benim üzerime vazife değil ama yerinde olsam o pisliği terk ederdim. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس من شأني ولكن أقترح أن تهجري الوغد. |
Kötü bir anlaşma değil. | Open Subtitles | انه في الحقيقة ليس اتفاقاً سيئاً، أتعلم هذا؟ |
Aslında şu an durum hiç uygun değil personelden hiç kimse yok. | Open Subtitles | انه في الحقيقة ليس مريحا جدا هناك فوضى ناجمة عن عدد غير محدود من الأغراض |
- Oldukça zekice. - Görünüşe göre yeterince değil. | Open Subtitles | ــ قليل من الذكاء ــ في الحقيقة ليس ذكاءً كافيا |
Ama o kadar komik değil. Bir şeylere çarpabilir. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس مضحكاً لأنه من الممكن أن يتصادم مع أعضاء أخرى |
Hayır aslında değil, Hayaletler enerjilerini yaşayanlardan alırlar | Open Subtitles | .لا ، في الحقيقة ليس كذلك الأشباح تحصل على احتياجاتها من الأحياء |
Ama bu öfkenin bir kısmı yanlış yönlendirilmiş değil mi sence? | Open Subtitles | لكن , في الحقيقة ليس بعض هذا الغضب في مكانه الصحيح ؟ |
Bu pek kişisel bir soru değil. | Open Subtitles | أوه ، أمم هذا في الحقيقة ليس سؤالاً شخصياً |
Aslında yalnızca elbiseler ve taçlarla ilgili değil Carter. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس الامر متعلق بالملابس والاناقة كارتر |
İşlerimiz bu aralar o kadar iyi değil, bu yüzden, eğer arkadaşlarınıza bizi tavsiye edebilirseniz bunun çok yardımı dokunur. | Open Subtitles | مشروعنا في الحقيقة ليس بأفضل حال، لذا إذا كان بإمكانكم التوصية بنا عند أصدقائكم. |
Bulaşması o kadar da zor değil aslında. | Open Subtitles | انه في الحقيقة ليس بتلك الصعوبة في ان تصابي به كذلك |
Bir de şu var, bugünlerde AIDS tanısı konulsa dahi öleceğin kesin bile değil. | Open Subtitles | هذه الايام لو تم تشخيصك بإنك مصاب بالايدز تعرفين انه في الحقيقة ليس حكماً بالإعدام |
Herkesin karım Chaz kadar sabrı yok. | TED | في الحقيقة ليس الجميع لديه صبر زوجتي تشاز |
Bunu kullanabilecekleri bir yer aslında yok. | TED | وهو في الحقيقة ليس بالشيء الذي قد يستخدمونه. |