Aslında ihanet ettiğin tek arkadaşının ben olmadığımı bilmek içimi rahatlatıyor. | Open Subtitles | في الحقيقة من المريح معرفة أنني لست الصديقة الوحيدة التي خنتها |
Bilirsin Aslında bunu yapmamak daha zor. | Open Subtitles | أنت تعرف في الحقيقة من الصعب نوعاً ما ليس إلا. |
L.J. Washington. Aslında uzaydan gelmiyor. | Open Subtitles | ل ، جي واشنطن انه لن يأتى في الحقيقة من الفضاء الخارجى |
Aslında uzaydan gelmiyor. Benimle alay etme, dostum. | Open Subtitles | ل ، جي واشنطن انه لن يأتى في الحقيقة من الفضاء الخارجى |
Aslında, burada olman bir şans, böylece bunu kendim yapmak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | في الحقيقة , من حسن حظي أنك موجودة حتى لا أضطر لقتله بنفسي |
Hayatın bir gözlemcisi olma arzum Aslında hayatımı yaşamama engel oluyordu. | Open Subtitles | رغبتي في أن أكون مراقبة للحياة منعتنى في الحقيقة من أن أحيا |
Aslında onun bu konuda konuşma tarzına bakıldığında Fredercik'in Louisa'yı kendisi için düşünmediğini kimse tahmin edemezdi. | Open Subtitles | في الحقيقة من طريقة كلامه عن الموضوع فإنك لا تخمن أن فريدريك كان يريد لويزا لنفسه |
Aslında, bu açıdan bakınca, daha çok sana benziyor. | Open Subtitles | في الحقيقة من هذه الزاوية . ان به شبه قليل بك |
Aslında işimden birkaç hafta önce istifa ettim. | Open Subtitles | انا تركت وظيفتي في الحقيقة من اسابيع قليلة |
Bir erkek için eşinin kendisine alındığını sanacağı ama Aslında erkeğin kendisi için eşine aldığı bir hediyeyi bulmak ne kadar zor, biliyor musun? | Open Subtitles | لرجل أن يجد هديّة لزوجته و تعتقد أنّها من أجلها لكنّها في الحقيقة من أجله؟ |
Aslında " komposit" demek, ama evet, sakın yere düşme, yoksa: | Open Subtitles | -إنها في الحقيقة من أجل "تركيبة" لكن نعم,لا تصطدم بأي شيء |
Seul'un ne kadarı Aslında buralı biliyor musun? | Open Subtitles | كم عدد الناس في سيئول في الحقيقة من هنا؟ |
Aslında kuzeybatı dışına hiç çıkmadım. | Open Subtitles | لم أخرج في الحقيقة من الشمال الغربي من قبل |
Aslında, bu eşyalarla biraz daha zaman geçirsek, hiç fena olmaz. | Open Subtitles | في الحقيقة من الممكن أن يكون مفيدًا أن نقضي بعض الوقت مع مقتنياته. |
Aslında o Russ Daughters. Baya iyidir. | Open Subtitles | أنه في الحقيقة من منتجات روس وبناته وهي جيدة |
Aslında ister inan ister inanma, telefonunu almaktan daha kolay. | Open Subtitles | في الحقيقة من السهل إيجاده عن رقم هاتفك صدقِ أو لا تصدقين |
Aslında benimde biriyle dışarı çıkmam gerekiyor. | Open Subtitles | في الحقيقة من المفترض أن أذهب للعشاء مع أحدهم، أيضاً. |
Aslında ortaklık fikrini anlamamı sağlayan sensin. | Open Subtitles | كان أنتِ, في الحقيقة, من ساعدني لأفهم مفهوم الشراكة, |
Aslında, bir mile baksanız daha iyi olur. | Open Subtitles | في الحقيقة , من الافضل لك ان تتقدم لمسافة ميل |
Aslında, sahte olaylarla gerçek olanları ayırt etmeliyiz. | Open Subtitles | في الحقيقة , من المهم أن نتخلّص من الأمور الزائفة |