Böyle bir çocuğun bu alanda hafıza ve bilişsel kusurları olacaktır. | TED | مثل هذا الطفل سيواجه عجزا في الذاكرة والادراك في هذا المجال. |
Hafızası o kadar kötü ki, bir hafıza problemi olduğunu bile hatırlamıyor, bu inanılmaz. | TED | كانت ذاكرته سيئة جداً لدرجة أنه لم يتذكر أن لديه مشكلة في الذاكرة وهو أمر مدهش |
1990'larda, çok daha büyük bir tür hafıza problemi görmeye başladık. | TED | في التسعينات، بدأنا نرى نوع حتى أكثر تطرفاً من مشكلة في الذاكرة. |
Böylece işin bittiğinde kafamı vurup hafızamı kaybetmiş gibi görünürüm. | Open Subtitles | بعدما تنتهي سيظهر الأمر كأنني قد أصبت بفقدان في الذاكرة |
Tony, bu işe yarasa iyi olur... ..yoksa elimden çekeceğin var. | Open Subtitles | من الأفضل أن ينجح ذلك يا (توني) و إلا ستصبح في الذاكرة الرقمية |
Hayır. Bunu hafızama kazımalıyım. | Open Subtitles | لا لابد أن اًَضع هذا في الذاكرة |
hafızanın en iyi tarafı en büyük marifetinin unutmak olması. | Open Subtitles | أفضل ما في الذاكرة هو أنها تتعلق بالنسيان في الغالب. |
Anlayacağınız üzere hafıza kaybı, yaşını kabullenmek gibi sıkıntıları vardı. | TED | كانت تعاني والدتي من فقدان في الذاكرة كما واجهت مشكلة في تقبل عمرها. |
Örneğin, test sonuçlarımız göz hapsinde tutulan bir kişinin duydukları şeyleri hatırlamakta güçlük çektiğini gösteriyorsa bu işitsel bir hafıza kaybıdır. | TED | على سبيل المثال، إذا أظهرت النتائج أن شخصًا تحت المراقبة لديه صعوبة في تذكر ما يسمع وأن لديه عجزًا في الذاكرة السمعية. |
Tam anlamıyla bir hafıza kaybı yaşamaktaydı. | Open Subtitles | وكل ما في الأمر, أن هذه هي هفوة في الذاكرة. |
Sadece bir psikolojik çöküntü hafıza kaybına yol açabilir mi ? | Open Subtitles | ربّما أصيب بانهيارٍ عصبيّ رافقته هفوات في الذاكرة |
Bu aşamalı beyin hastalığı, akut ve selektif hafıza kaybına yol açabilir. | Open Subtitles | و هذا المرض يمكن أن يؤدي الخسارة في الذاكرة |
Bio çipin hafıza kartına girilmiş olan bir dizi komut vardı. | Open Subtitles | كانت هناك مجموعة من الأوامر المُضافة في الذاكرة المحمولة للنظام الرئيسي عند الإقلاع |
- Belki de birden fazla. - Bu hafıza kayıplarını açıklıyor. | Open Subtitles | ربما أكثر من واحد وهذا من شأنه أن يفسر الثغرات في الذاكرة |
hafıza bankasına girip son aşırı yüklemede karmaşık bir test yapmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تبحث في الذاكرة عن آخر تدفق للطاقة الذي سبب عطل مفاجيء |
- Beynin hafıza ve hareket de dahil... | Open Subtitles | ما هي المخاطر؟ فقدان وظائف المخ ، بما في الذاكرة |
Babamı acil bakım kliniğine götürmek zorunda kaldım çünkü göğüs ağrısı ve kuruntusal hafıza kaybı yaşıyordu. | Open Subtitles | كان عليا اخذ ابي الى العيادة لانه لدي ا لام في صدره وفقدان في الذاكرة |
Yaralandığı konusunda yalan söyledi ve bunun en önemli semptomu hafıza kaybı. | Open Subtitles | و كذب بخصوص اصابة و العرض رقم 1 للاصابة هي فقدان في الذاكرة |
Aralıklı hafıza zayıflığı yaşıyorsunuz yaşınızla uyumlu değil. | Open Subtitles | لديك نوعا ما من التفكك في الذاكرة غير مناسب لحالات مثل عمرك بالطبع |
Ben de araba kazasından sonra hafızamı kaybetmiştim. | Open Subtitles | لقد حدث لي فقدان في الذاكرة بعد حادث سيارتي |
Tony, bu işe yarasa iyi olur yoksa elimden çekeceğin var. | Open Subtitles | من الأفضل أن ينجح ذلك يا (توني) و إلا ستصبح في الذاكرة الرقمية |
Hayır. Bunu hafızama kazımalıyım. | Open Subtitles | لا لابد أن اًَضع هذا في الذاكرة |
İşlemcinin içinde inanılmaz bir karmaşıklık ve hafızanın içinde inanılmaz bir düzenlilik vardır. | TED | هناك تعقيد مذهل في المعالج، وهذا الانتظام المذهل في الذاكرة. |