Hapisteki adamlarımın parasını kendi payımdan ödeyeceğim. | Open Subtitles | سأدفع لرجالي في السجون من حصتي وتكاليف الإرث تلك، التي أنتَ مُغرمٌ بها جداً |
Hapisteki insanlar, onlara ne diyorsun? | Open Subtitles | الذين في السجون من زمن ماذا عنهم ؟ |
Ama siyahilerin hayatları hapishanelerde, okullarda ve sokaklarda kullanıp atılabilir muamelesi gördüğünde, bu bağlantılar neredeyse hiç kurulmuyor. | TED | ولكن عندما يعامل السود على أن حياتهم غير ذات قيمة في السجون والمدارس والشوارع، فنادرًا ما يتم الربط بين هذه الأشياء. |
Hayatımın büyük kısmını hücrelerde, hapishanelerde, ölüm hücrelerinde geçirdim. | TED | لقد قضيت معظم حياتي في السجون ، والمعتقلات ، وبين المحكوم عليهم بالإعدام. |
hapishane gardiyanları da projeyle ilgili çok heyecan duyduklarından, hapishanelerde Bilim ve Sürdürülebilirlik Semineri başlattım. | TED | لأن حراس السجن كانوا متحمسين للغاية حول هذا ايضا بدأت ندوة العلوم والاستدامة في السجون |
Eskiden kötü adamlar hapislerde ve tımarhanelerde olurdu. | Open Subtitles | الاشرار إعتادوا على التواجد في السجون ومستشفيات الامراض النفسية |
Hapishanedeki birçok kadın ve erkek "Avcı" olmadan programa girme şansını yakaladı. | Open Subtitles | غريب كيف أن الرجال والنساء في السجون بأن يستحقوا أن يكونوا قتلة, ربما لا يجب أن يُمنحوا نفس الفرصة |
Umarım İsveç hapislerinde sauna vardır. | Open Subtitles | ويحدوني الأمل في أن لديهم حمامات الساونا في السجون السويدية. |
Şu anda inanılmaz kamu güvenliği problemleriyle boğuşuyoruz, çünkü öyle bir durumdayız ki cezaevlerindeki insanların üçte ikisi orada duruşma bekliyor. | TED | و نحن نواجه تحديات لا تصدق متعلقة بالأمن العام لأن لدينا وضع حيث ثلثي الناس في السجون موجودين هناك بانتظار محاكمتهم. |
Bir sürü cinayet Hapisteki Aryan çetesiyle bağı güneybatıdaki en büyük meth operasyonunu işletti. | Open Subtitles | عمليات قتل متعددة، علاقات بعصابات البيض في السجون أدار أكبر عملية "ميث" في الجنوب الغربي بأكمله |
Hapisteki elemanları açıklıyor. | Open Subtitles | يصف كيف يجندون الناس في السجون |
Hapisteki birinden. | Open Subtitles | أحد الرجال في السجون الإدارية. |
SP: Tehlikeli olmayan uyuşturucu suçlularının hapsedilmesi ve ülkemizdeki hapishanelerde tecavüzün tolere edilmesi. | TED | ستيفن: سجن مُرتكبي جرائم المخدرات اللاعنيفين والتساهل مع الإغتصاب في السجون الوطنية. |
Ve bu sahnelerin ardındaki yorumlar, bildiğimiz gibi hapishanelerde şu anda olanlar. | TED | وأيضا تعليق علي ما هو خلف الكواليس, إذا, كما نعلم الان, ماذا يحدث في السجون |
M.M.T. farklı bir hapishane topluluğudur. | Open Subtitles | المنظمة الاسلامية المسلحة هي مؤسسة غير نمطية في السجون |
hapishane bağlantıları farklı bir şekilde güven altına alınmaktadır. | Open Subtitles | الشبكات الموجودة في السجون تكون مؤمنة بشكل مختلف |
Bazı hapislerde olduğunu duydum. | Open Subtitles | سمعت أن هذا يحدث في السجون |
Hapishanedeki birçok kadın ve erkek "Avcı" olmadan programa girme şansını yakaladı. | Open Subtitles | فاحتمالات بقاءهم أحياء عديمة غريب كيف أن الرجال والنساء في السجون بأن يستحقوا أن يكونوا قتلة, ربما لا يجب أن يُمنحوا نفس الفرصة |
Ciddi değilsin herhalde. İngiliz hapislerinde yeterince çürüdük! | Open Subtitles | لا يمكن أن تكون جاداً، لقد تعفنا في السجون الإنجليزية لفترة طويلة! |
O sırada, İtalya'da cezaevlerindeki siyasi mahkumların haklarını araştırıyordu. | TED | في ذلك الوقت كان يبحث في حقوق المساجين السياسيين في السجون الإيطالية . |