Bir keresinde şiddetli bir kalp krizi geçiren bir yaşlı hastaya müdahele etmiştim. | TED | اهتممت مره برجل كبير في السن و الذي كان لديه ازمة قلبية كبيرة |
Eski bir fıkra vardır. İki yaşlı kadın Catskill'de bir dağ otelindedirler. | Open Subtitles | هنالك نكتة قديمة.سيدتان متقدمتان في السن في أحد المنتجعات الجبلية في كاتسكيل |
Aynı yaşta olmasına rağmen diğer dizim hiç ağrımıyor. | TED | الركبة الأخرى لا تؤلمني، وهي الأخرى طاعنة في السن. |
Hasta bakıcıların yaş dağılımını gösteren istatistiklere bakacak olursak, gün geçtikçe yaşlandıklarını görüyoruz. | TED | فلو نظرنا إلى الإحصائيات عن اعمار مقدمي الرعاية إنهم يتقدمون في السن أمام أعيننا |
Ve en sonunda, şimdi ben de yaşlıyım, yaşlı bir adamım... | Open Subtitles | والآن ، وأنا رجلٌ طاعنٌ في السن . . يجب أن أعترف بأن كل الوجوه التي ظهرت لي من الماضي |
Uzun boyluydu ve yaşı geçkindi. Beyaz saçlıydı. | Open Subtitles | لقد كانت طويلة وكبيرة في السن ذات شعر أشيب |
yaşlanınca sahneden çekilmenin zamanının geldiğini söyleyen kültür. | TED | الثقافة التي تخبرنا بأن التقدم في السن يعني الاختفاء خلف الكواليس. |
Değişmez olur muyum? yaşlandım artık. | Open Subtitles | بالتأكيد تغيرنا نحن الآن قوم كبار في السن |
yaşlı görünüyor, ama henüz 21 yaşında. - Evet, oldukça yaşlı. | Open Subtitles | يبدو كبيراً في السن , وليس في الـ21 نعم يبدو كذلك |
Sen de değerli boş vaktini yaşlı bir bayanla konuşarak geçiriyorsun. | Open Subtitles | إذا.. بوقتك الثمين الفارغ أنت تتكلم مع سيدة كبيرة في السن |
Ama en azından yaşlı, doğal ve onurlu bir ölüm oluyordu. | Open Subtitles | ولكنه على الأقل كبير في السن و مات موته محترمة ووقوره. |
Şey, yaşlı biri gibi görünse bile çok düzenli ve nazik biridir. | Open Subtitles | حسنا بالرغم انه يبدو كبيرا في السن الا انه مجتهد وعطوف جدا |
Ekselansları kendi gözlerinizle görüyorsunuz, ben seyahat etmek için çok yaşlı ve hastayım. | Open Subtitles | انت ترى سموك بعينك بأنني طاعن في السن ومريض ولا أقوى على السفر |
Bu da, eğer yaşlı ve fakirseniz yaşlılık cehennem ıstırabı yaşamaktır. | Open Subtitles | أن التقدم في السن هو جحيم حي إذا كنت عجوزاً وفقيراً |
Bu yaşta yeni arkadaş edinmek kolay değil. | Open Subtitles | من الصعب الحصول على أصدقاء جُدد عندما تتقدم في السن |
Ama bu adamın o dövmeyi bu yaşta yaptırması imkânsız. | Open Subtitles | لكن مستحيل أن يحصل ذلك الشخص على وشم وهو طاعن في السن |
Evlenmeden alacağınız ilk şey yaş olmalı. | TED | أول شيء أنت بحاجة إليه قبل أن تتزوج هو أن تكبر في السن. |
Ormanda koşuşturmak için çok yaşlıyım. | Open Subtitles | أصبحتُ كبيراً في السن حتى أقدر على ملاحقة الأشياء في الغابات |
yaşı ilerlemiş olduğundan, muhtemelen akşam 22:00 gibi bir saatte yemek yemeye alışkın değildir, bu nedenle bu konuda özenli davranıp, güveci bir gece önceden pişiriyorum. | Open Subtitles | إنها كبيرة في السن لذلك من المرجح أنها غير معتادة على الأكل في العاشرة مساء لذلك إجتهدت لتجهيز الطبخة الليلة الماضية |
Affedersin. Kural buydu. Bir sene yaşlanınca hediye alırsın. | Open Subtitles | آسف, تلك هي القواعد تتقدم في السن, تحضر هدية |
yaşlandım, artık numara yapamıyorum. | Open Subtitles | أنني كبير في السن وفقدت براعتي على التظاهر |
Yaşımın senden büyük olması beni yaşlı yapmaz. | Open Subtitles | ليس لأنني أكبر منكِ في السن يعني بالضرورة أنني عجوز |
Bak, belki sen hatırlamıyorsundur, anlamak için çok yaşlısın çünkü. | Open Subtitles | لعلك لا تتذكرين، أنت كبيرة في السن كي تفهمي هذا. |
Sen yaşlanıyorsun belki ama hala genç kanalları istiyorsun. | Open Subtitles | هوائي جسمك يكبر في السن لكنك مازلت ترغب بقنوات شبابية |
Ayrıca yaşlanmak, sadece kaçınılmazı erteliyor, olayların göstermediğini zaman gösteriyordu. | TED | وإلى جانب ذلك، أجّلَ التقدم في السن الأمور التي لا مفر منها، يمكن للزمن رؤية ما لا تستطيع الظروف رؤيته. |
Ama yaşlandıkça, ...meselenin bu kadar kolay olmayacağının farkına varırsınız. | Open Subtitles | ولكن مع تقدمك في السن تدرك بأن ذلك ليس سهلاً |