Bu da demektir ki... benzetimdeki herkes yaşamaya devam edecek. | Open Subtitles | و هذا يعني كل شخص سيبقي في العيش في المحاكاة |
Ve ömürlük arkadaşlarıyla, akrabalarıyla ve çocuklarıyla aynı ya da yakın yerlerde yaşamaya devam ediyorlar. | TED | يستمرون في العيش في الكوخ الخاص بهم أو في مكان آخر ولكن بالقرب من أبنائهم، وأقربائهم وأصدقاء عمرهم. |
Hâlâ küçük bir kasabada yaşamaya alışmakta zorluk çekiyorum. | Open Subtitles | لا أزال اعاني من المشاكل في العيش في بلدة صغيرة |
Milyonlarca insan da hâlâ risk altında yaşamaya devam ediyor. | Open Subtitles | والملايين لا تزال مستمرة في العيش في خطر |
Her zaman olabilecek en kötü durum senaryosu korkusunu yaşamaya devam edersek asla eş bağımlılığımızı kıramayız. | Open Subtitles | حسناً ' إذا استمرينا في العيش في خوف أسوأ السيناريوهات التي تحدث في كل وقت ننفصل فيه |
Umarım bu görüntüler sizin gibi bunları izleyen insanlar arasında bir güç hissi uyandırır ve umarım bu güç köleliğe ışık tutacak bir ateşi yakan bir güç olur, çünkü bu ışık olmazsa esaret canavarı gölgeler içinde yaşamaya devam edebilir. | TED | آمل أن توقظ هذه الصور قوة في أولئك الذين يشاهدونها، أٌناس مثلكم، و آمل أن تُشعل هذه القوة ناراً، و تلك النار سوف تسلط الضوء على العبودية، لأنه من دون ذلك الضوء، سيستمر وحش العبودية في العيش في الظل. |
Bu evde yaşamaya devam etmek için bir sebebim yok artık. | Open Subtitles | لا سبب لأستمر في العيش في هذا المنزل . |
"Mezarda yaşamaya devam eden ancak yalnız geceleri yaşayanların kanını emmek için mezarını terk eden ve bu yolla beslenerek, diğer ölü bedenler gibi çürümek yerine iyi durumunu koruyan ölmüş bedenlerdir." | Open Subtitles | ...الجثة التي تستمر في العيش في القبر" الذي غادرته، أياّ كان، في الليل" ...تذهب من أجل أن تمتص دم الأحياء" |
Liam, barın arkasında yaşamaya devam edemeyiz. Tamam, dur. | Open Subtitles | (ليام)، لا نستطيع الاستمرار في العيش في غرفة الحانة الخلفية. |